Edebiyat ve yazarlar üzerine çalışmaları olan ünlü psikanalist Andre Green ile yapılan söyleşiyi okuyoruz bu kitapta. Tanıtım yazısı kitabın içeriğini başarılı bir şekilde anlatıyor, bakılmasını öneririm. Soruları soran romancı, eleştirmen, çevirmen Dominique Edde de oldukça yetkin.
Kitabın alt başlığı nedeni ile doğrudan Proust, Conrad, Henry James, Borges gibi yazarların analizine girişilecek zannettim ama yanılmışım. Psikanalizin sanat ve edebiyat alanına uygulanmasının mümkün olup olmadığı sorusu ile açılıyor söyleşi ve sonrasında düşündürücü, ufuk açıcı ve sık karşılaşılması mümkün olmayan analizler ile baş başa kalıyoruz.
Sigmund Freud'un psikanaliz kuramı, özellikle Kayıp Zamanın İzinde serisi ve Marcel Proust hakkında hiçbir fikriniz yoksa sıkılabilirsiniz. Bazı kısımları anlamakta zorlandığımı söylemem lazım. Yine de okur olarak beni geliştirdiğini düşündüğüm bir metin oldu. Tek eleştirim, Andre Green'in aşırı Freud taraftarlığı ve bu hususun analizlerin kapsamını daraltması olur. Bir de felsefeye laf etti bir yerde, o konunun derinleştirilmesini dilerdim.
Çevirmen Nesrin Demiryontan ve yayıma hazırlayan Savaş Kılıç zor bir işin altından başarılı ile kalkmışlar, emeklerine sağlık. Dipnotlardaki özen herkese örnek olsun.
Son zamanlarda okuduğum, zihnimi patlama noktasına getirip yormadan bilgiyle dolduran nadir şahane kitaplardan. Proust var. Bol bol Proust yorumu onun serisini okurken hissettiğim boslugu bir parça doldurması açısından çok iyi geldi. Shakespeare var. Conrad Henry James var. Psikanalitik yorum var. Estetik düşünce biçimi ve metin yorumlama var. Şu iki ay içinde okudugum çok şahane bilimsel ve araştırma kitapları zihnimi çok hirpaladi açıkçası. Sanırım temmuz ayını Proust ve Yakalanan Zaman ile kapatıp seyahat sırasında, ağustos ayında kendimi bol bol öykü ve romanlarla tazelemeliyim. Özellikle Ege ve Akdeniz sahillerini Halikarnas Balıkçısı eşliğinde dolaşırken(: İnsan Denen Hayvan eserindeki insan hayvan benzerliği ortak paydası , Proust ile Zamanın izini yakalama çabası göstergeler dünyasında proust'a yeterince doyma da cabası da temmuzu tüketmeme yetti. Bu süre zarfında en azindan Andre Green'le söyleşiler zihnimi biraz sakin bir limana ulaştırdı. Kitaplar hem yara hem nasıl şifa oluyor insana
Bu tarz metinleri okumayı seviyorum. Bir psikanalistin gözünden sevdiğin yazarlara ve onun eserlerine farklı bir bakış açısı oluşturuyor. Bazen hem eserlere hem de yazarlara dair bilmediğimiz bilgiler de edinebiliyorsunuz. Burada yazar daha çok Proust ve onunla özdeşleşen eseri Kayıp Zamanın İzinde serisine odaklanmış daha çok. Yazar bellek, bilinç, bilinçdışı ve ölüm kavramları temelinde Proust ve psikanaliz arasında benzerlikler ve farklılıklar üzerine eğilmiş. Her ne kadar Conrad, Shakespeare ve Borges de var gibi görünse de çok az değinilmiş onlara. Özellikle Borges neredeyse hiç yok. Onun dışında kitabın dili gayet akıcı zaten söyleşi tarzı. Sadece biraz psikanalize hakim olmak gerekiyor daha iyi anlamak için. Özellikle Freud psikanalizine. "Çok büyük yazarların önemli bir kısmının en temel kaygısı edebiyat değildir. Edebiyat, zihinsel uğraşlarının hakiki nesnesi olan ruhiçi gerçekliklerinden bir şeyler iletmeyi denemek için bir araçtır (başka araç bulamamışlardır)."
Şiddet, sapkınlık, gerçeklik ve edebiyat, ya da Green'in deyişiyle "yazı alanı" arasındaki ilişki konusunda çok derinlikli bir söyleşi. Başlıca Henry James, Conrad ve Proust'un hayatı ve sanatına dair ilginç yorumlar getiriyor. Proust ve Freud'un zihin kuramı ve bellek hakkındaki düşüncelerinin karşılaştırması da ilgi çekici - özellikle Freud'un geç dönem düşüncesine ve ölüm içgüdüsü kuramına odaklanıyor Green, eserlerin analizi ve yazarların yaşamöykülerine değinirken. Genel olarak Nietzche'nin düşüncesi ve Freud teorileri üzerinden Yunan trajedisi ve Aeskilos yahut Yunanların "daimon"u hakkında getirdiği yorumları da ilginçti. Bu denemeden sonra Henry James'in geç dönem hikayelerinden belli başlılarını bir daha okudum - özellikle Ormandaki Canavar'ı... Green, yazarların psikanalize karşı ikircikli tavırlarına da isabetli yorumlar getirmiş: bir simyacı hangi maddeyi altın çevirdiğini itiraf eder mi? Psikanaliz ve edebiyat, yaratım, cinsellik ve şiddet arasındaki ilişkiye, gerçeklikten ayrı olarak ruhun yaşantısı ve bunun edebiyat alanındaki etkisine ilgi duyanlar severek okurlar.