What do you think?
Rate this book
141 pages, Paperback
First published January 1, 1984
Bir şey anlatmayı mı vaat ettim ben? Hayır, böyle bir vaatte bulunmadım, bir şey anlatmak istediğim yok zaten. Bir nişan töreni ya da bir bacağın nasıl kırıldığı Աılabilir. Oysa benim tek istediğim o yaz gecelerinin şarkısını bir kez daha duymak.
Erguvan ağacı� hakkında bilgi edinmek için sözlüğe başvurduğunuzda doğru dürüst bir şey öğrenemezsiniz elbette. Yahuda ve Mesih’le ilgili tek kelime yoktur! Ama bu ağacın baklagillerden olduğu, Cercis Siliquastrum diye de nitelendiği, yurdunun Güney Avrupa olduğu ve sağda solda süs bitkisi olarak da görüldüğü yazar. Bu arada, ona “sahte keçiboynuzu� da deniyormuş. Gerçek Yahuda ile sahte keçiboynuzunun" nasıl karıştırıldığını Tanrı bilir! Ama “süs bitkisi� kelimesi hiç güleceğim yokken güldürmüştü beni! Süs bitkisiymiş! Bir ağaçtı o, dev bir ağaç, gövdesi öyle kalındı ki, en semiz günlerimde bile boy ölçüşemezdim onunla, ta aşağıdaki bahçeden neredeyse balkoncuğuma kadar uzanan tepesi muhteşemdi, gerçek bir gemi direğiydi o! Geçenlerde fırtınada kırılıp eski bir deniz feneri gibi yıkılırken bu süs bitkisinin altında duruyor olmak istemezdim doğrusu...
Ben iyimserleri daha tehlikeli bulurum, zira o aşırı memnuniyeti, o gevrek gülüşleri ne zaman görsem, 1914 yılını, halkların o dönemde güya sağlıklı bir iyimserlikle her şeyi harika ve müthiş bulduğunu, savaşların ında çok tehlikeli, şiddet dolu girişimler olduğu ve sonunun kötü de bitebileceği uyarısında bulunan her kötümseri kurşuna dizmekle tehdit ettiklerini hatırlarım. Evet, kötümserler kısmen alaya alındı, kısmen de kurşuna dizildi, iyimserler ise o büyük dönemi yüceltip göklere çıkardı, yıllarca coşup zafer kazandılar; sonunda coşmaktan ve zafer kazanmaktan mahvolarak aniden büyük yıkıma uğrayan iyimserler ve halklar, bir zamanların kötümserleri tarafından teselli edilmek ve yeniden hayata tutunmak için cesaretlendirilmek zorunda kaldılar.
Biz çocuksu düşüncelerimizden korktuğumuzda, hışırdar ağaç orada akşamları. Nasıl bizden uzun yaşıyorlarsa, öylesine uzun düşünceleri vardır ağaçların; uzun soluklu ve sakin. Onların dediğini gerçekten anlamadığımız sürece, bizden daha akıllı görünürler. Fakat eğer ağaçları duymayı öğrenirsek, işte o zaman özellikle düşüncelerimizin kısırlığı, aceleciliği ve çocukça telâşının, eşsiz bir neşe kaynağı olduğunu görürüz. Ağaçların dediğini gerçekten duyabilen kişi, artık ağaç gibi olmak istemez. O kişi artık olduğundan başka bir şey olmayı da istemez. İşte bu özüne, vatanına dönüştür. İşte bu mutluluktur.