Rygard Battlehammer's Reviews > ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù
´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù
by
by

Hesse bir süredir merak ettiÄŸim, ancak enerjili mistikli tayfa kendisine pek bayıldığından, temkinli yaklaÅŸtığım, okumayı hep sona atığım bir yazardı. Bozkırkurdu’na giriÅŸmeden önce su sıcak mı diye bir test etmek, kısa bir kitap olan ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù ile üslubuna tanık olmak istedim. En baÅŸtan söyleyeyim, okuduÄŸuma piÅŸman da olmadım.
Ufacık bir kitap ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù. Hesse’nin çalı çırpı hakkında (hehe) yazdığı yirmi ÅŸiir ve on sekiz denemesinden oluÅŸuyor. Seçkiyi, Volker Michels (Suhrkamp Verlag) hazırlamış ve konuya sevecen bir ilgiyle yaklaÅŸmış. Michels, Hesse’nin tüm eserlerini, yaklaşık on beÅŸ bin sayfa ve yirmi ciltlik bir edisyon halinde basmış, edebiyat dünyasında da Hesse’nin eserleri konusunda otorite olarak tanınmış bir editör. Nobel ödüllü yazarın mülklerini ve eserlerinin haklarını da bugün hala kontrol ediyor.
Åžiir benim pek anladığım ve sevdiÄŸim bir ifade biçimi deÄŸil. Sadece ses estetiÄŸi ve ölçüye dayanan metinler hızlıca canımı sıkıyor, ancak bmüziÄŸin içindeyken ilgimi çekiyor. Haliyle kitabın içerdiÄŸi ÅŸiirlerle ilgili teknik yorum yapabilecek durumda pek deÄŸilim. Ancak hem ÅŸiirlerde hem de diÄŸer metinlerde, yazarın kimi zaman içindeki buhranı iyileÅŸtirmek, kimi zaman ruhunu ferahlatmak, kimi zaman coÅŸkusunu ifade etmek adına doÄŸaya döndüğü, tabiatı gözlemlediÄŸi ve bunu, samimiyetle edebiyata aktardığı anlaşılıyor. Bazen ormana, aÄŸaçlara insani özellikler atıyor ve onları kendisiyle kıy²¹²õ±ôıyor, bazen de kendini aÄŸaçlarla özdeÅŸleÅŸtiriyor ve aÄŸaçlara haiz özellikleri özlemle talep ediyor.
Aslında sakin bir kır patikasında, ağaçların arasında yapılan bir yürüyüş gibi kitap. Aheste havayla yazara eşlik ediyor, ağaçlar hakkında hoş bir gevezeliğin tarafı oluyoruz. Hatta amacının tam da böyle bir şey olduğunu şu sözlerinden anlıyoruz;
Hesse, parktaki kocaman söğütlerin yalnızlığı ve yaşlılığından, esintiyle hareket eden ağaçların insansı çağrışımlarından, insanların düzenli ekim yaptığı alanların yanı başında, tüm kaotikliği ile çevreye yaşam saçan ağaçlardan, çocukluğunda görmeye alıştığı ve kestane ağaçlarının yokluğunun ne kadar can sıkıcı olduğundan bahsediyor. Bahçesindeki ağaçları anlatışını okumak, şeftali ağacını ardından yas tuttuğunu görmek, bir fırtınanın ertesi sabahında ağaçları kontrol edişinin etkilerine tanık olmak, ağaçlarla deneyimleri üzerine farklı duygularına tanıklık etmek eğlenceli.
Üslubu genellikle tatlı, zaman zaman hafifçe kırgınlık içerebiliyor. Ancak bu bir seçki olduğundan, yazarın kendi tasarımıyla değil Volker Michels’in tematik tercihleriyle oluştuğundan, kitap, bütünlüklü bir psikolojik portre ortaya koymuyor. Kimi zaman çok coşkulu ve çocuksu da olabiliyor Hesse’nin dili. Örneğin erguvan ağacının süs bitkisi olarak sınıflandırıldığını öğrendiği zaman çocuk gibi küsüp sitem etmesi çok sevimli.
Seçkideki “Tezatlar� adlı yazı özellikle dikkat çekici. Pencerenin önündeki kocaman bir manolya ile balkonundaki saksıda duran bir cüce ağaçtan bahsederek giriyor konuya. Biri alabildiğine yayılan, açlıkla büyüyen, diğeri pek ekonomik kalan iki bitkiyi uzun uzun anlatıyor, biyolojik gelişimlerindeki tezattan, ardından kendi hayatındaki zıtlıklardan, yakın zamanda aldığı mektuplardan bahsediyor. Sonunda konuyu hayattaki iyimserler ve kötümserlere, oradan da yirminci yüzyılın en popüler konusuna getiriyor Hesse.
Hesse, 1928’de bu yazıyı, giderek yükselen Nazi tehdidine karşı endişelenen, yurdundan uzakta, İsviçre vatandaşı bir Alman olarak yazıyor. Ama hayatı boyunca savaşa karşı tavır almış bir adam olarak konuşuyor. Kimi zaman çelişkilere kapılmış, kimi zaman sinik ve örtük destekler ile kalmış ama en azından “barışı savunur� kalabilmiş bir adam kendisi ki 1940’lı yılların Almanya’sını, tüm bir toplumu içine alan cinnet halini düşünürsek, bunun bir anlamı olduğuna inanıyorum.
Ama bu noktaya bir günde gelmiyor Hesse. 1914’de, Büyük Savaş sırasında, “diğerleri yanı başında ölürken bir şey yapmadan bekleyemeyeceğini,� söylüyor ve Alman İmparatorluk Ordusu’na asker olarak yazılıyor. Otuzlu yaşlarının sonundaki adam, savaş için uygun bulunmayarak cephe gerisinde savaş esirlerine verilen bakım hizmetlerine atanıyor. Savaş karşıtı düşünceleri, tanık olduklarıyla birlikte netlik kazanıyor ve yazdığı makalelerle, diğer yazar ve şairlere, “nefrete ve milliyetçi çılgınlıklara kapılmamaları� yönünde çağrıda bulunuyor. Bu dönemde, “Sevginin nefretten, anlayışın hiddetten, barışın savaştan daha asil oluşu; bu uğursuz Dünya Savaşı'nın daha önce hiç olmadığı kadar hafızalarımıza kazınması gereken şey tam budur.� diyor yazar. Elbette modern tarihin her aşamasında insanlığın ortak değerlerinin karşısında durmuş Almanlar tarafından topa tutuluyor, 1919’da sivil hayata dönüşle birlikte evliliği de çatırdayınca, yurdunu bırakıp İsviçre’ye göç ediyor.
Özellikle yalnızlıktan bahsettiÄŸi kısımlarda, yazarın yaÅŸadığı tecrübelerin üzerinde bir takım tahribatlar bıraktığı anlaşılıyor. ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ùı ile mutlu olduÄŸunu ima ediyor Hesse ama bu biraz yardım çaÄŸrısı gibi duruyor. Yine de yazılar çok da suya sabuna dokunan cinsten seçilmemiÅŸ. Yazıların ortaklaÅŸtığı yer aÄŸaçlar ve doÄŸa. Özellikle yirmili ve otuzlu yıllarda yazdığı yazılarda travma izleri daha yoÄŸun gözüküyor ama kitap, doÄŸa övgüsünün sınırlarından çok uzaklaÅŸmıyor.
Gelelim Türkçe baskıya:
Kitabın orijinal 1984 baskısı (almanca) Imme Techentin'in siyah beyaz fotoğraflarını içeriyor, hayli de güzel fotoğraflar. 2014’te yapılan 30. yıl özel baskısında(yine Almanca) ise Dagmar Morath’ın renkli fotoğrafları yer alıyor, gerçekten prestijli bir baskı bu. 2022’de Damien Searls’in çevirdiği İngilizce baskıda ise bu sefer Hesse’nin orijinal resimleri -aynı zamanda bir ressam bu arada- yer alıyor ve çok iyi tamamlıyorlar kitabı. Bizim makus kaderimiz ise; Kolektif Kitap. İkinci hamur kitaba yapılan dandik baskı, yukarıdakilerin hiçbirini içermiyor. Kime ait olduğu belirsiz bir takım grafikler, ağaç resimleri, "aha bu ağaç" anlamında çizimler, “graphic design is my passion� düsturuyla sayfa aralarına doldurulmuş, gerçekten utanç verici görünüyor. Yorumlardan birinde bir kullanıcı, kitabın içindeki resimleri Hesse'nin çizdiğine dair bir bilgi vermiş ama bu çizimlerin Hesse'nin üslubu ile yakından uzaktan ilgisi yok. Kuvvetle muhtemel yukarıda bahsettiğim baskılardan dolayı düşülen bir yanılgı bu. Tabii Kolektif Kitap çizimlerin kime ait olduğunu iç kapağa yazacak kadar ciddiyet sahibi bir yayıncı olmadığı için, işimiz tahminlere kalıyor. (Yanılıyorsam uyarınız sevgili goodreads)
Çeviri ise enteresan. Genel itibariyle olaysız baÅŸlasa da çevirmen Zehra Aksu Yılmazer, bir süre sonra ³Òü³¾°ù²¹³ó Krizine giriyor. Zehra, belli ki üç cümlede bir yüklemle özneleri yer deÄŸiÅŸtirmekten, gümrah, kösnül, nadan gibi kelimeler kullanmaktan hoÅŸlanan bir edebiyat şövalyesi, yapsın hakkıdır. Ama saÄŸlıklı bir hayat için tükettiÄŸi ³Òü³¾°ù²¹³ó miktarını acilen azaltması gerekiyor. Saydım, kısacık kitapta sekiz kez ³Òü³¾°ù²¹³ó deniyor. Bir noktadan sonra insan, ³Òü³¾°ù²¹³ó’ın bir çim Pokemon’u olduÄŸunu, aÄŸaçların arasında “³Òü³¾°ù²¹³�! ³Òü³¾°ù²¹³ó!â€� diye dolandığını düşünüyor.
Kolektif Kitap’ın tatsız yayıncılık tercihlerine karşın yine de son kertede sevdim ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù’Ä�. Yazar kimi zaman yalnızlıktan hafif bir tırlatmış gibi duruyor ama belli ki aÄŸacı, dalı-kökü biraz seviyor. Bana da kitabı beÄŸenmeseydim kullanmak üzere hazırda tuttuÄŸum DalYaprak! ÅŸakasını kenara koymak düşüyor (bkz: dayanamamak)
´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù, insanın içini açan, en ÅŸehirseverimizin dahi aklına ormanda tatlı bir gezinti düşürebilecek bir kitapçık ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù. Dahası, Hesse’nin kurgularına merak oluÅŸturmayı da baÅŸarıyor. Çok büyük bir beklentiye girmeden, sakince okunabilecek birkaç saat vadediyor.
Ufacık bir kitap ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù. Hesse’nin çalı çırpı hakkında (hehe) yazdığı yirmi ÅŸiir ve on sekiz denemesinden oluÅŸuyor. Seçkiyi, Volker Michels (Suhrkamp Verlag) hazırlamış ve konuya sevecen bir ilgiyle yaklaÅŸmış. Michels, Hesse’nin tüm eserlerini, yaklaşık on beÅŸ bin sayfa ve yirmi ciltlik bir edisyon halinde basmış, edebiyat dünyasında da Hesse’nin eserleri konusunda otorite olarak tanınmış bir editör. Nobel ödüllü yazarın mülklerini ve eserlerinin haklarını da bugün hala kontrol ediyor.
Åžiir benim pek anladığım ve sevdiÄŸim bir ifade biçimi deÄŸil. Sadece ses estetiÄŸi ve ölçüye dayanan metinler hızlıca canımı sıkıyor, ancak bmüziÄŸin içindeyken ilgimi çekiyor. Haliyle kitabın içerdiÄŸi ÅŸiirlerle ilgili teknik yorum yapabilecek durumda pek deÄŸilim. Ancak hem ÅŸiirlerde hem de diÄŸer metinlerde, yazarın kimi zaman içindeki buhranı iyileÅŸtirmek, kimi zaman ruhunu ferahlatmak, kimi zaman coÅŸkusunu ifade etmek adına doÄŸaya döndüğü, tabiatı gözlemlediÄŸi ve bunu, samimiyetle edebiyata aktardığı anlaşılıyor. Bazen ormana, aÄŸaçlara insani özellikler atıyor ve onları kendisiyle kıy²¹²õ±ôıyor, bazen de kendini aÄŸaçlarla özdeÅŸleÅŸtiriyor ve aÄŸaçlara haiz özellikleri özlemle talep ediyor.
Aslında sakin bir kır patikasında, ağaçların arasında yapılan bir yürüyüş gibi kitap. Aheste havayla yazara eşlik ediyor, ağaçlar hakkında hoş bir gevezeliğin tarafı oluyoruz. Hatta amacının tam da böyle bir şey olduğunu şu sözlerinden anlıyoruz;
Bir şey anlatmayı mı vaat ettim ben? Hayır, böyle bir vaatte bulunmadım, bir şey anlatmak istediğim yok zaten. Bir nişan töreni ya da bir bacağın nasıl kırıldığı anlatılabilir. Oysa benim tek istediğim o yaz gecelerinin şarkısını bir kez daha duymak.
Hesse, parktaki kocaman söğütlerin yalnızlığı ve yaşlılığından, esintiyle hareket eden ağaçların insansı çağrışımlarından, insanların düzenli ekim yaptığı alanların yanı başında, tüm kaotikliği ile çevreye yaşam saçan ağaçlardan, çocukluğunda görmeye alıştığı ve kestane ağaçlarının yokluğunun ne kadar can sıkıcı olduğundan bahsediyor. Bahçesindeki ağaçları anlatışını okumak, şeftali ağacını ardından yas tuttuğunu görmek, bir fırtınanın ertesi sabahında ağaçları kontrol edişinin etkilerine tanık olmak, ağaçlarla deneyimleri üzerine farklı duygularına tanıklık etmek eğlenceli.
Üslubu genellikle tatlı, zaman zaman hafifçe kırgınlık içerebiliyor. Ancak bu bir seçki olduğundan, yazarın kendi tasarımıyla değil Volker Michels’in tematik tercihleriyle oluştuğundan, kitap, bütünlüklü bir psikolojik portre ortaya koymuyor. Kimi zaman çok coşkulu ve çocuksu da olabiliyor Hesse’nin dili. Örneğin erguvan ağacının süs bitkisi olarak sınıflandırıldığını öğrendiği zaman çocuk gibi küsüp sitem etmesi çok sevimli.
Erguvan ağacı� hakkında bilgi edinmek için sözlüğe başvurduğunuzda doğru dürüst bir şey öğrenemezsiniz elbette. Yahuda ve Mesih’le ilgili tek kelime yoktur! Ama bu ağacın baklagillerden olduğu, Cercis Siliquastrum diye de nitelendiği, yurdunun Güney Avrupa olduğu ve sağda solda süs bitkisi olarak da görüldüğü yazar. Bu arada, ona “sahte keçiboynuzu� da deniyormuş. Gerçek Yahuda ile sahte keçiboynuzunun" nasıl karıştırıldığını Tanrı bilir! Ama “süs bitkisi� kelimesi hiç güleceğim yokken güldürmüştü beni! Süs bitkisiymiş! Bir ağaçtı o, dev bir ağaç, gövdesi öyle kalındı ki, en semiz günlerimde bile boy ölçüşemezdim onunla, ta aşağıdaki bahçeden neredeyse balkoncuğuma kadar uzanan tepesi muhteşemdi, gerçek bir gemi direğiydi o! Geçenlerde fırtınada kırılıp eski bir deniz feneri gibi yıkılırken bu süs bitkisinin altında duruyor olmak istemezdim doğrusu...
Seçkideki “Tezatlar� adlı yazı özellikle dikkat çekici. Pencerenin önündeki kocaman bir manolya ile balkonundaki saksıda duran bir cüce ağaçtan bahsederek giriyor konuya. Biri alabildiğine yayılan, açlıkla büyüyen, diğeri pek ekonomik kalan iki bitkiyi uzun uzun anlatıyor, biyolojik gelişimlerindeki tezattan, ardından kendi hayatındaki zıtlıklardan, yakın zamanda aldığı mektuplardan bahsediyor. Sonunda konuyu hayattaki iyimserler ve kötümserlere, oradan da yirminci yüzyılın en popüler konusuna getiriyor Hesse.
Ben iyimserleri daha tehlikeli bulurum, zira o aşırı memnuniyeti, o gevrek gülüşleri ne zaman görsem, 1914 yılını, halkların o dönemde güya saÄŸlıklı bir iyimserlikle her ÅŸeyi harika ve müthiÅŸ bulduÄŸunu, savaÅŸların ²¹²õ±ôında çok tehlikeli, ÅŸiddet dolu giriÅŸimler olduÄŸu ve sonunun kötü de bitebileceÄŸi uyarısında bulunan her kötümseri kurÅŸuna dizmekle tehdit ettiklerini hatırlarım. Evet, kötümserler kısmen alaya alındı, kısmen de kurÅŸuna dizildi, iyimserler ise o büyük dönemi yüceltip göklere çıkardı, yıllarca coÅŸup zafer kazandılar; sonunda coÅŸmaktan ve zafer kazanmaktan mahvolarak aniden büyük yıkıma uÄŸrayan iyimserler ve halklar, bir zamanların kötümserleri tarafından teselli edilmek ve yeniden hayata tutunmak için cesaretlendirilmek zorunda kaldılar.
Hesse, 1928’de bu yazıyı, giderek yükselen Nazi tehdidine karşı endişelenen, yurdundan uzakta, İsviçre vatandaşı bir Alman olarak yazıyor. Ama hayatı boyunca savaşa karşı tavır almış bir adam olarak konuşuyor. Kimi zaman çelişkilere kapılmış, kimi zaman sinik ve örtük destekler ile kalmış ama en azından “barışı savunur� kalabilmiş bir adam kendisi ki 1940’lı yılların Almanya’sını, tüm bir toplumu içine alan cinnet halini düşünürsek, bunun bir anlamı olduğuna inanıyorum.
Ama bu noktaya bir günde gelmiyor Hesse. 1914’de, Büyük Savaş sırasında, “diğerleri yanı başında ölürken bir şey yapmadan bekleyemeyeceğini,� söylüyor ve Alman İmparatorluk Ordusu’na asker olarak yazılıyor. Otuzlu yaşlarının sonundaki adam, savaş için uygun bulunmayarak cephe gerisinde savaş esirlerine verilen bakım hizmetlerine atanıyor. Savaş karşıtı düşünceleri, tanık olduklarıyla birlikte netlik kazanıyor ve yazdığı makalelerle, diğer yazar ve şairlere, “nefrete ve milliyetçi çılgınlıklara kapılmamaları� yönünde çağrıda bulunuyor. Bu dönemde, “Sevginin nefretten, anlayışın hiddetten, barışın savaştan daha asil oluşu; bu uğursuz Dünya Savaşı'nın daha önce hiç olmadığı kadar hafızalarımıza kazınması gereken şey tam budur.� diyor yazar. Elbette modern tarihin her aşamasında insanlığın ortak değerlerinin karşısında durmuş Almanlar tarafından topa tutuluyor, 1919’da sivil hayata dönüşle birlikte evliliği de çatırdayınca, yurdunu bırakıp İsviçre’ye göç ediyor.
Özellikle yalnızlıktan bahsettiÄŸi kısımlarda, yazarın yaÅŸadığı tecrübelerin üzerinde bir takım tahribatlar bıraktığı anlaşılıyor. ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ùı ile mutlu olduÄŸunu ima ediyor Hesse ama bu biraz yardım çaÄŸrısı gibi duruyor. Yine de yazılar çok da suya sabuna dokunan cinsten seçilmemiÅŸ. Yazıların ortaklaÅŸtığı yer aÄŸaçlar ve doÄŸa. Özellikle yirmili ve otuzlu yıllarda yazdığı yazılarda travma izleri daha yoÄŸun gözüküyor ama kitap, doÄŸa övgüsünün sınırlarından çok uzaklaÅŸmıyor.
Gelelim Türkçe baskıya:
Kitabın orijinal 1984 baskısı (almanca) Imme Techentin'in siyah beyaz fotoğraflarını içeriyor, hayli de güzel fotoğraflar. 2014’te yapılan 30. yıl özel baskısında(yine Almanca) ise Dagmar Morath’ın renkli fotoğrafları yer alıyor, gerçekten prestijli bir baskı bu. 2022’de Damien Searls’in çevirdiği İngilizce baskıda ise bu sefer Hesse’nin orijinal resimleri -aynı zamanda bir ressam bu arada- yer alıyor ve çok iyi tamamlıyorlar kitabı. Bizim makus kaderimiz ise; Kolektif Kitap. İkinci hamur kitaba yapılan dandik baskı, yukarıdakilerin hiçbirini içermiyor. Kime ait olduğu belirsiz bir takım grafikler, ağaç resimleri, "aha bu ağaç" anlamında çizimler, “graphic design is my passion� düsturuyla sayfa aralarına doldurulmuş, gerçekten utanç verici görünüyor. Yorumlardan birinde bir kullanıcı, kitabın içindeki resimleri Hesse'nin çizdiğine dair bir bilgi vermiş ama bu çizimlerin Hesse'nin üslubu ile yakından uzaktan ilgisi yok. Kuvvetle muhtemel yukarıda bahsettiğim baskılardan dolayı düşülen bir yanılgı bu. Tabii Kolektif Kitap çizimlerin kime ait olduğunu iç kapağa yazacak kadar ciddiyet sahibi bir yayıncı olmadığı için, işimiz tahminlere kalıyor. (Yanılıyorsam uyarınız sevgili goodreads)
Çeviri ise enteresan. Genel itibariyle olaysız baÅŸlasa da çevirmen Zehra Aksu Yılmazer, bir süre sonra ³Òü³¾°ù²¹³ó Krizine giriyor. Zehra, belli ki üç cümlede bir yüklemle özneleri yer deÄŸiÅŸtirmekten, gümrah, kösnül, nadan gibi kelimeler kullanmaktan hoÅŸlanan bir edebiyat şövalyesi, yapsın hakkıdır. Ama saÄŸlıklı bir hayat için tükettiÄŸi ³Òü³¾°ù²¹³ó miktarını acilen azaltması gerekiyor. Saydım, kısacık kitapta sekiz kez ³Òü³¾°ù²¹³ó deniyor. Bir noktadan sonra insan, ³Òü³¾°ù²¹³ó’ın bir çim Pokemon’u olduÄŸunu, aÄŸaçların arasında “³Òü³¾°ù²¹³�! ³Òü³¾°ù²¹³ó!â€� diye dolandığını düşünüyor.
Kolektif Kitap’ın tatsız yayıncılık tercihlerine karşın yine de son kertede sevdim ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù’Ä�. Yazar kimi zaman yalnızlıktan hafif bir tırlatmış gibi duruyor ama belli ki aÄŸacı, dalı-kökü biraz seviyor. Bana da kitabı beÄŸenmeseydim kullanmak üzere hazırda tuttuÄŸum DalYaprak! ÅŸakasını kenara koymak düşüyor (bkz: dayanamamak)
´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù, insanın içini açan, en ÅŸehirseverimizin dahi aklına ormanda tatlı bir gezinti düşürebilecek bir kitapçık ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù. Dahası, Hesse’nin kurgularına merak oluÅŸturmayı da baÅŸarıyor. Çok büyük bir beklentiye girmeden, sakince okunabilecek birkaç saat vadediyor.
Biz çocuksu düşüncelerimizden korktuÄŸumuzda, hışırdar aÄŸaç orada akÅŸamları. Nasıl bizden uzun yaşıyorlarsa, öylesine uzun düşünceleri vardır aÄŸaçların; uzun soluklu ve sakin. Onların dediÄŸini gerçekten anlamadığımız sürece, bizden daha akıllı görünürler. Fakat eÄŸer aÄŸaçları duymayı öğrenirsek, iÅŸte o zaman özellikle düşüncelerimizin kısırlığı, aceleciliÄŸi ve çocukça telâşının, eÅŸsiz bir neÅŸe kaynağı olduÄŸunu görürüz. ´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ùın dediÄŸini gerçekten duyabilen kiÅŸi, artık aÄŸaç gibi olmak istemez. O kiÅŸi artık olduÄŸundan baÅŸka bir ÅŸey olmayı da istemez. Ä°ÅŸte bu özüne, vatanına dönüştür. Ä°ÅŸte bu mutluluktur.
Sign into Å·±¦ÓéÀÖ to see if any of your friends have read
´¡ÄŸ²¹Ã§±ô²¹°ù.
Sign In »
Reading Progress
January 2, 2024
–
Started Reading
January 2, 2024
– Shelved
January 2, 2024
–
100.0%
"Hesse merak ettiğim bir yazardı. Kısa bir kitap ile suyu test edeyim dedim. Ciddi ciddi ağaç anlatıyor şiirli abi. Dilini de sevdim.
Yalnız çevirmen gümrah kelimesine feci takık. ³Òü³¾°ù²¹³ó aÅŸağı gümrah yukarı, sakin ol Zehra Aksu Yılmazer anladık, gümrah! Bence ³Òü³¾°ù²¹³ó ²¹²õ±ôında bir orman pokemonu, aÄŸaçların altında “³Òü³¾°ù²¹³�! ³Òü³¾°ù²¹³ó!â€� diye dolanıyor, Zehra da pokemon eÄŸitmeni. Bulur iÅŸallah..."
page
104
Yalnız çevirmen gümrah kelimesine feci takık. ³Òü³¾°ù²¹³ó aÅŸağı gümrah yukarı, sakin ol Zehra Aksu Yılmazer anladık, gümrah! Bence ³Òü³¾°ù²¹³ó ²¹²õ±ôında bir orman pokemonu, aÄŸaçların altında “³Òü³¾°ù²¹³�! ³Òü³¾°ù²¹³ó!â€� diye dolanıyor, Zehra da pokemon eÄŸitmeni. Bulur iÅŸallah..."
January 16, 2024
– Shelved as:
my-reviews
January 16, 2024
–
Finished Reading
Comments Showing 1-2 of 2 (2 new)
date
newest »

Mistik tayfasının bir ferdi olarak bu güzel yazıya saygıyla eğilip tebriklerimi sunuyorum.