Ezgi's Reviews > Sanatın Öyküsü
Sanatın Öyküsü
by
by

Yedi yüz sayfalık bu başyapıt hakkında konuşmak kolay değil. Lokasyon değişikliği sebebiyle aylarca okuyamadım; insanın yanında taşıması için de ağırlığı pek makul olan bir kitap olmadığından bitirmem uzun sürdü.
Kitabın en önemli özelliği gidip bu eserleri tek tek yerinde inceleme isteğini tavan yaptırması. Kitapta fotoğraflanan eserlerin bir kısmını kendi gözlerimle görebildiğim için mutlu olmuşken bundan sonraki müze gezilerimde önceden bu kitabı bir karıştırıp “burada da bunu görmek lazım� demem çok muhtemel bundan böyle.
Bunların yanında, kitapta benim için, günümüze ulaşan pek çok Antik Yunan/Roma heykelinin aslında -kendi dönemlerinde bile- replikadan ibaret olması, onların vakt-i zamanında tıpkı Endülüs Sarayları gibi renkli tasarlanmış olması, ilk Empresyonistlerin geleneğe sıkı sıkıya bağlı olan otoriter sanat okullarına karşı verdikleri mücadeleler gibi pek çok yeni bilgi vardı. Hatta o zorlu mücadeleden haberdar olunca modern ve post-modern sanata karşı biraz daha insaflı olmaya karar verdim. 1600’lü yıllarda bile İtalya’daki sanat okullarında artık üretilebilecek yeni bir teori, aşılacak bir perspektifin kalmadığına dair inanç yaygınlaşmış. İnsanlar o tarihte Avrupa’da ‘resim sanatını nasıl daha fazla geliştirebiliriz� diye münazaralar yaparken başka milletlerin (misal bizim) o tarihlerde neler yapıyor olduğuna daha dikkatle bakmak gerekir. 1600’lerde doruğa ulaştığı ve üzerine bir şey eklenemeyeceği düşünüldüğü halde, sanatçılar her seferinde yeni bir şey katmayı ve bir önceki anlayışı aşmayı başaracak buluşlarla gelmişler. Neredeyse doğa-üstü sayılabilecek bu çabanın tarihine bakmak benim için heyecan verici oldu. İyi ki Gombrich bu kitabı yazmış. İyi ki ben onu sahaftan düşürmüşüm : ) Başka sanat tarihi kitapları ile bu konuya devam etmek istiyorum.
Kitabın en önemli özelliği gidip bu eserleri tek tek yerinde inceleme isteğini tavan yaptırması. Kitapta fotoğraflanan eserlerin bir kısmını kendi gözlerimle görebildiğim için mutlu olmuşken bundan sonraki müze gezilerimde önceden bu kitabı bir karıştırıp “burada da bunu görmek lazım� demem çok muhtemel bundan böyle.
Bunların yanında, kitapta benim için, günümüze ulaşan pek çok Antik Yunan/Roma heykelinin aslında -kendi dönemlerinde bile- replikadan ibaret olması, onların vakt-i zamanında tıpkı Endülüs Sarayları gibi renkli tasarlanmış olması, ilk Empresyonistlerin geleneğe sıkı sıkıya bağlı olan otoriter sanat okullarına karşı verdikleri mücadeleler gibi pek çok yeni bilgi vardı. Hatta o zorlu mücadeleden haberdar olunca modern ve post-modern sanata karşı biraz daha insaflı olmaya karar verdim. 1600’lü yıllarda bile İtalya’daki sanat okullarında artık üretilebilecek yeni bir teori, aşılacak bir perspektifin kalmadığına dair inanç yaygınlaşmış. İnsanlar o tarihte Avrupa’da ‘resim sanatını nasıl daha fazla geliştirebiliriz� diye münazaralar yaparken başka milletlerin (misal bizim) o tarihlerde neler yapıyor olduğuna daha dikkatle bakmak gerekir. 1600’lerde doruğa ulaştığı ve üzerine bir şey eklenemeyeceği düşünüldüğü halde, sanatçılar her seferinde yeni bir şey katmayı ve bir önceki anlayışı aşmayı başaracak buluşlarla gelmişler. Neredeyse doğa-üstü sayılabilecek bu çabanın tarihine bakmak benim için heyecan verici oldu. İyi ki Gombrich bu kitabı yazmış. İyi ki ben onu sahaftan düşürmüşüm : ) Başka sanat tarihi kitapları ile bu konuya devam etmek istiyorum.
Sign into ŷ to see if any of your friends have read
Sanatın Öyküsü.
Sign In »
Reading Progress
Comments Showing 1-1 of 1 (1 new)
date
newest »

message 1:
by
Pt
(new)
-
rated it 3 stars
Oct 15, 2018 02:16AM

reply
|
flag