Özgür Atmaca's Reviews > °Ã¶°ù±ô±ðÅŸ³¾±ð
°Ã¶°ù±ô±ðÅŸ³¾±ð
by
Profesör Kienimizin uzun uzun düşündüğü ve bu düşünceleri bizlere satır satır dikteleten, sancılı, kaotik, edebi fırtınası..
Kendi gerçeğini anlamsızlaştırmaya çalışarak, tüm gerçekleri reddediyor gibi duruş sergilese de ben onun sadece gerçeği anlamlandırma sürecinde tüm varlığını izole etmesini okudum. Romanın içindeki göz seviyesinden bakacak olursak, bu bir papazın sükûnet arayışından, dervişlerin hac yolculuğuna, bir organizmanın büyüme, yükselme sürecinden farksız idi.
Soyut düşünce Peter Kien’in tüm gerçeği anlamsız kılmasında sadece bir materyal işlevi görüyorken aynı zamanda imkânsız bir hale de getiriyor. Kien’in dünyasında kültüre, doğaya insanlığa karşı oluşması çabalanan tüm orijinal fikirler anlamsız bir zıtlık içerisinde boşlukta sallanıp duruyor. Kien bir sonuç adamı da değil zaten.
Kien, işini kusursuz yaptığına inanan ve yakalanma güdüsünün de kibriyle hareket eden katiller gibi davranıyor. Tüm ışığı üzerinde toplamış olduğuna o kadar inanıyor ki basit tasviriyle Therese’in hayatına girmesine ve mahvetmesine! izin veriyor. Bu konu bence kitabın en önemli kısmı, kitabın genelinde Therese farklı fotoğraflar ve tasvirler altında okuyucuya sunuluyor. Birinden birinde nefretinizi kazanıyor fakat nedense bu kadın tasviri bende bir anahtar metaforu uyandırdı. Neden olduğunu şöyle söyleyeyim, Kien çözülmek zorunda olan bir bulmaca, geçilmek zorunda olunan bir kapı, zirvede oturduğuna inanan bir Titan. Tüm bu yukarılıklar sendromu onda daha da ötesini ne olacağının sıkılmışlığını dürtmeye başlıyor ve ona ancak, basit, pespaye ve dünyevi düşkünlüklerin ayna tutabileceğini anlıyorsunuz. Tam bu sahnede Therese tam da yapması gerekeni yapıp en saçma ve basit istekleriyle kıymetli profesörümüzün aklıyla, seviyesiyle oynuyor. Onu evinden atmasına bile Kien müsaade ediyor. Dünyayı görüyor, insanlara yaklaşıyor, tam da düşündüğü gibi dışarısı denen dünyanın ne acayip olduğu fikrini birebir gözlemleyip, pencerelerinin neden gökyüzüne doğru olduğunu takdirle onaylıyor.
Tüm bu söylediklerimin karşısına başka bir pencere konulduğunda ise, Therese’in bir başka metaforik algısının da Faşizm simgesi olduğunu hissettim. Okuyan, üreten, düşünen ve dünyanın ucunda bir çift gözden bile uzak olan bireyin, evine kadar girip onu oradan tekmeleyerek çıkartan edebiyatın sevimsiz ucube karakteri Bayan Therese..
Bu kadar büyük ve evrensel kabul edilen eserlerin dili biraz debdebeli olmasına raÄŸmen, °Ã¶°ù±ô±ðÅŸ³¾±ð’nin anlaşılabilir, açık ve akıcı bir dili var. Bunun sebebi sanırım yazıldığı dönem gettoların, banliyölerin özellikle okumayı tercih edecek olmasıyla alâkalı diye bir ÅŸeyler görmüş, okumuÅŸtum.
Bir de kitapla alâkalı özellikle belirtmem gereken konulardan birisi, Cannetti’nin başarmış olması. Demek istediğini açık açık anlaşılabilir düzeyde ve kalitede verdiğini, dünyayla, kendisiyle, insanlarla olan derdinin anlatmayı başarmış bir metin yazdığını kitap hala ellerimdeyken net bir şekilde söyleyebilirim.
Görüşlerimi aldığım notlar çerçevesinde yorumlamaya çalıştığım için biraz dağınık gidiyor sanırım..
Kien’in karşılaştığı Kambur Cüce karakteriyle kurulmuş olan dialog metinler, derinliğiyle çok etkileyici ama okuması gerçekten zorlayıcı bölümlerdi. Zaten kitabın ana teması, anlattıkları ve temellendirdiği süreç edebiyat olunca, kitapta edebi bir okuma zorluğu var.
Sanırım daha uzatılabilecek bir anlatımı uzatmak istemiyorum.
°Ã¶°ù±ô±ðÅŸ³¾±ð okuduÄŸum en iyi metinler arasında yer alacak.
³§²¹²â²µÄ±±ô²¹°ù.
by

Profesör Kienimizin uzun uzun düşündüğü ve bu düşünceleri bizlere satır satır dikteleten, sancılı, kaotik, edebi fırtınası..
Kendi gerçeğini anlamsızlaştırmaya çalışarak, tüm gerçekleri reddediyor gibi duruş sergilese de ben onun sadece gerçeği anlamlandırma sürecinde tüm varlığını izole etmesini okudum. Romanın içindeki göz seviyesinden bakacak olursak, bu bir papazın sükûnet arayışından, dervişlerin hac yolculuğuna, bir organizmanın büyüme, yükselme sürecinden farksız idi.
Soyut düşünce Peter Kien’in tüm gerçeği anlamsız kılmasında sadece bir materyal işlevi görüyorken aynı zamanda imkânsız bir hale de getiriyor. Kien’in dünyasında kültüre, doğaya insanlığa karşı oluşması çabalanan tüm orijinal fikirler anlamsız bir zıtlık içerisinde boşlukta sallanıp duruyor. Kien bir sonuç adamı da değil zaten.
Kien, işini kusursuz yaptığına inanan ve yakalanma güdüsünün de kibriyle hareket eden katiller gibi davranıyor. Tüm ışığı üzerinde toplamış olduğuna o kadar inanıyor ki basit tasviriyle Therese’in hayatına girmesine ve mahvetmesine! izin veriyor. Bu konu bence kitabın en önemli kısmı, kitabın genelinde Therese farklı fotoğraflar ve tasvirler altında okuyucuya sunuluyor. Birinden birinde nefretinizi kazanıyor fakat nedense bu kadın tasviri bende bir anahtar metaforu uyandırdı. Neden olduğunu şöyle söyleyeyim, Kien çözülmek zorunda olan bir bulmaca, geçilmek zorunda olunan bir kapı, zirvede oturduğuna inanan bir Titan. Tüm bu yukarılıklar sendromu onda daha da ötesini ne olacağının sıkılmışlığını dürtmeye başlıyor ve ona ancak, basit, pespaye ve dünyevi düşkünlüklerin ayna tutabileceğini anlıyorsunuz. Tam bu sahnede Therese tam da yapması gerekeni yapıp en saçma ve basit istekleriyle kıymetli profesörümüzün aklıyla, seviyesiyle oynuyor. Onu evinden atmasına bile Kien müsaade ediyor. Dünyayı görüyor, insanlara yaklaşıyor, tam da düşündüğü gibi dışarısı denen dünyanın ne acayip olduğu fikrini birebir gözlemleyip, pencerelerinin neden gökyüzüne doğru olduğunu takdirle onaylıyor.
Tüm bu söylediklerimin karşısına başka bir pencere konulduğunda ise, Therese’in bir başka metaforik algısının da Faşizm simgesi olduğunu hissettim. Okuyan, üreten, düşünen ve dünyanın ucunda bir çift gözden bile uzak olan bireyin, evine kadar girip onu oradan tekmeleyerek çıkartan edebiyatın sevimsiz ucube karakteri Bayan Therese..
Bu kadar büyük ve evrensel kabul edilen eserlerin dili biraz debdebeli olmasına raÄŸmen, °Ã¶°ù±ô±ðÅŸ³¾±ð’nin anlaşılabilir, açık ve akıcı bir dili var. Bunun sebebi sanırım yazıldığı dönem gettoların, banliyölerin özellikle okumayı tercih edecek olmasıyla alâkalı diye bir ÅŸeyler görmüş, okumuÅŸtum.
Bir de kitapla alâkalı özellikle belirtmem gereken konulardan birisi, Cannetti’nin başarmış olması. Demek istediğini açık açık anlaşılabilir düzeyde ve kalitede verdiğini, dünyayla, kendisiyle, insanlarla olan derdinin anlatmayı başarmış bir metin yazdığını kitap hala ellerimdeyken net bir şekilde söyleyebilirim.
Görüşlerimi aldığım notlar çerçevesinde yorumlamaya çalıştığım için biraz dağınık gidiyor sanırım..
Kien’in karşılaştığı Kambur Cüce karakteriyle kurulmuş olan dialog metinler, derinliğiyle çok etkileyici ama okuması gerçekten zorlayıcı bölümlerdi. Zaten kitabın ana teması, anlattıkları ve temellendirdiği süreç edebiyat olunca, kitapta edebi bir okuma zorluğu var.
Sanırım daha uzatılabilecek bir anlatımı uzatmak istemiyorum.
°Ã¶°ù±ô±ðÅŸ³¾±ð okuduÄŸum en iyi metinler arasında yer alacak.
³§²¹²â²µÄ±±ô²¹°ù.
Sign into Å·±¦ÓéÀÖ to see if any of your friends have read
°Ã¶°ù±ô±ðÅŸ³¾±ð.
Sign In »
Reading Progress
March 25, 2018
–
Started Reading
March 25, 2018
– Shelved
April 26, 2018
–
Finished Reading
December 27, 2018
– Shelved as:
don-quixote-k-k