Å·±¦ÓéÀÖ

Mimar Quotes

Quotes tagged as "mimar" Showing 1-4 of 4
Bilge Karasu
“Mimarın birine yüzlerce, binlerce, kesilmiÅŸ, yontulmuÅŸ taÅŸ veriliyor, kendisinden bir saray yapması isteniyor. Bu öyle bir saray olacaktır ki içine giren kim olursa olsun, kendi eviymiÅŸ gibi, hangi odanın nerede bulunduÄŸunu, hangi merdivenin nereden nereye götürdüğünü, hangi kapı açılıp hangi kapı kapanırsa hangi odadan hangi odaya geçileceÄŸini bilsin; ama aynı zamanda öyle deÄŸiÅŸik, öyle ince yapılmış olacak ki bu saray, kim atarsa atsın adımını kapıdan içeri, ömrü boyunca böyle biryer görmediÄŸini de, göremeyeceÄŸini de bilsin, anlasın.
Yalnız, mimardan istenen bir şey daha vardır. Kendisine verilen taşlar renklidir. Bu taşları yan yana, üst üste dizerken, dizdirirken, aynı renkli iki taş ne yan yana gelecek, ne alt alta, ne üst üste. Koca sarayda, yalnız bir yerde, bir tek noktada, yalnız iki taş, aynı renkli iki taş yan yana düşebilecek.
Mimar işe başlamış, bütün uyanıklığıyla davranarak, bütün ustalığını kullandığını inanarak bir kat taşı dizdirmiş. İkinci sırayı dizdirirken karşılaştığı güçlüköerden yılmış. İlk sırayı bozmuş. Bir köşesinden başlayarak yapayım demiş sarayı. Birkaç dizi taştan sonra başka bir köşesine geçmiş. Artık, yaptıklarını yıkmak istemediği için. Gel zaman git zaman, aynı renkte iki taşı yan yana koymak zorunda kalacağını her görüşünde, o parçayı bırakıp biraz ötede yeni bir duvar parçası ördürmeğe başlamış. Aynı renkte iki taşı ancak tek bir kez yan yana koyabileceği düşüncesi onu o kadar yıldırmış ki bu iki taşın buluşmasını hep "ileride gerekserim." diyerek ertelemiş. Günler, aylar, yıllar geçmiş böylece; artık bir ayağı çukurda, her akşamla, her sabahla son gününü, son gecesini yaşayan, yaşaması olası bir kişi haline geldiğinde bir de farkına varmış ki
Bir de farkına varmış ki, korkusu içinde, yıllardan beri bütün işçileri yanından ayrılmış olduğu, gerçekte onları kendisi uzaklaştırdığı, tek başına kaldığı halde, sanki bütün işçilerin tükenen sabrını kendinde biriktirerek, bütün işçilerinde tükenen kendi sabrını gönlünün gönlünde toplayarak, bütün işçilerin gücünü kollarına aktarmağa çalışarak ördüğü parça parça duvarlar kendisine verilen arsanın her yerini doldurmuş. Ama hepsi ayrı duruyor, hepsi birleştirilmeği bekliyor. Bu arada sarayı, sarayın gerçekleştirmesi gereken koşulları aklından büsbütün çıkarmış olduğu için bu duvarları birleştirmeğe, kapatmağa gücü yetse bile, ömrü yetse bile, bu bitecek yapı saraya değil, herkesin bilebileceği ama eşine kimsenin rastlamamış olacağı bir saraya değil, hayvanların barınabileceği bir ahıra bile benzemeyecek. Ne saray ne yapı varmış ortada, ne de bunların düşüncesi.

İoakim'in içinde bir tek soru kıvrılmıştı o gece, inceden inceye: Yapmasa ne olurdu? Uğraşmasa ne olurdu?
O yaşta, yükümü anlamaktan çok yadsımağa yakındır insan...
O gece anlatılan masalın bu noktayı aydınlatan, cevaplayan bir yerleri vardı herhalde. Orasını ansımıyor. Ancak, bütün bu bilgiler, bir insanın bu oyunu niye kabul edebileceğini, bu oyuna, bütün ömrünü harcatan böyle bir oyuna niye girebileceğini anlatamazdı o yaşta bir İoakim'e. Andronikos, hayatını o kadar dolduran bir anı, bir yaşayış biçimiydi ki bu mimarla kendi arasında herhangi bir bağ görememiş, ya da herhangi bir bağ olamayacağını kesinlikle düşünememişti.
DoÄŸulu köle, saatlerce sürmüş gibi olan masalını bitirdikten sonra İoakim'e ÅŸunu sormuÅŸtu: Ne anladın bunlardan? Bu masal sana neyi düşündürmek ister? Sonra İoakim'in karşılığını beklemeden doÄŸrulup yerinden kalkmıştı. Yürürken "Hayat" demiÅŸti, o kadar.”
Bilge Karasu, A Long Day's Evening

Mehmet Murat ildan
“Bir mimar bir bina çizerken »å´ÇÄŸ²¹yı ne kadar ön plana çıkarırsa o kadar baÅŸarılıdır demektir!”
Mehmet Murat ildan

Mehmet Murat ildan
“Bazen öyle muhteÅŸem bir mimariyle yapılmış bir ev görürüz ki, 'İşte, gerçek bir mimar!' diyerek coÅŸkuyla bağırırız!”
Mehmet Murat ildan

Ana Martín Carrillo
“Bendeciría cada milímetro cúbico de tu cuerpo,
maravilla del mundo,
patrimonio de la humanidad
te nombraría
y te mimaría
como si el mundo estuviese acabando
y el último árbol en la Tierra
fueras tú.”
Ana Martín Carrillo, Sonata caduca