Å·±¦ÓéÀÖ

Armagan (any pronouns)'s Reviews > Gürültüden Müziğe: Müziğin Ekonomi-Politiği Üzerine

Gürültüden Müziğe by Jacques Attali
Rate this book
Clear rating

by
23359181
's review

really liked it

İlginç bilgiler içeren, yoğun emek verilmiş bir araştırma. Müzik ve iktidar ilişkisini somutlaştıran örneklerle dolu bir kitap. Attali, Antik Yunan müzikli tiyatrosundan, Verdi'ye; cazın beyazların hakimiyetine geçmesinden The Doors'un popülaritesine kadar geniş bir skalada, Marksist bir perspektiften müziği ele alıyor. Kitap boyunca ikna olamadığım tek argüman, müziğin şiddeti yönetme aracı olarak değerli olduğu. Belki ayrıntılı ve ikna edici aktarıyordur, okurken kaçırmış olabilirim. Ama bu iddia bana sezgisel argümante edilmiş gibi geldi. 1900'lerin öncesinde kadınların müzikten uzak tutuluşunu da, müziğin toplumsal şiddeti yönetmekle ilgili olmasına bağlamış. Bu etkili aracın, erkek egemen bir alanda tutulmaya çalışılmasıyla ilişkilendirmiş. Müziğin yeniden üretimi ve tüketimi, fonograf bölümü de ilgimi çekti, belki Benjamin'le paralel okumak ve düşünmek verimli olabilir. Telif tarihi üzerine epey bilgi veriyor. Kitap genel olarak, dönemsellik vurgusu ile ilgi çekici hale geliyor. Okuyucuya, belli bir dönemin içinde olduğunu ve bu dönemin, paradigmaların geçici olduğunu da hatırlatma işlevine sahip bir kitap. Bundan 100 sene önce, ırkçı bir gündemle "Parmakları birleşmeyen ilkel yaratıkların yaptığı, müzik denilen ama aslında gürültü olan caza müsaade edilmemelidir. Kölelerin başında biri olmazsa işte ortaya bu gürültü çıkar" gibi berbat düşüncelerin, saygın müzik dergilerinde yer aldığını görmek, epey ders niteliğinde.
2 likes ·  âˆ� flag

Sign into Å·±¦ÓéÀÖ to see if any of your friends have read Gürültüden MüziÄŸe.
Sign In »

Reading Progress

Finished Reading
July 19, 2017 – Shelved as: to-read
July 19, 2017 – Shelved

Comments Showing 1-2 of 2 (2 new)

dateDown arrow    newest »

Ö³¾±ð°ù Gökçe Paris'te Revue Musicale dergisi 1920'de ÅŸunları yazmış:

"Caz, başparmakları diğer parmaklarının karşısına gelemeyen ve Vodu ormanlarında tutunmaya yarayacak ayaklarıyla vahşi adamların edepsiz orkestrasıdır. Her şeyiyle monoton olmaktan ziyade aşırıdır: kendi haline bırakılmış,geleneksiz,disiplinsiz. Bu köleler boyun eğmek zorundadır, yoksa ortada efendi kalmaz. Saltanatları utanç vericidir. Bu utanç, çirlinlikten ve çirkinliğin zaferinden kaynaklanmaktadır."

Ayrıca, tekno müzik için düşünceleri bi parça üzmüştür.


Armagan (any pronouns) Ö³¾±ð°ù wrote: "Paris'te Revue Musicale dergisi 1920'de ÅŸunları yazmış:

"Caz, başparmakları diğer parmaklarının karşısına gelemeyen ve Vodu ormanlarında tutunmaya yarayacak ayaklarıyla vahşi adamların edepsiz or..."


Sanırım, geleneksel marksistlerde, makineleşmeye tepki nedeniyle tekno yabancılaştırıcı ve insani olmayan bir müzik olarak görülüyor. Türkiye'de de bu tarz bir yaklaşım var idi. Bu konuda, postmodernlerin kafası daha açık. Teknonun, aslında, iki ritm arasında gezinti olduğunu idrak edebilmişler.


back to top