ArturoBelano's Reviews > Portnoy'un Feryadı
Portnoy'un Feryadı
by
by

Her zamanki gibi ağır spoiler içerir.
" Kadir-i mutlak tanrı hazretlerini ciddi biçimde rencide etmeden bir bardak sütün yanında bir salamlı sandviç yemeyi bile düşünemezdim. Bir de öyle otuzbiri çekip çekip fışkırtmakla vicdanıma nasıl bir yük bindirdiğimi düşünün hele ! �
Portnoy’un Feryadı edebiyat tarihinin en ağzı bozuk, terbiyesiz ve provakatif eserlerinden biri ki Türkiye’de haklı bir şekilde yargılanıp haksız bir şekilde beraat etmesi bunun göstergelerinden biri. Merak etmeyin ağzının bozukluğu üçüncü sınıf yeraltı edebiyatı argosundan kaynaklı değil ve haklı bir şekilde yargılanması derken ironi yapmıyorum bu eser 1968’in Amerika’sında yazılmış olmasına rağmen 50 yıl sonra bile biz hala bunları ne konuşacak ne de yazacak düzeye gelmiş değiliz. Nihayetinde Türkiye’de cinsellik mevzusu taciz tecavüz zina bermuda şeytan üçgeninde yaşanan, ayıp yorgan altında olur ile deyimleşen bir halet i ruhiyede icra edilmeye devam ediyor ve bu kitabın edepsizliği ve açıklığı maalesef bize fazla. Neyse Portnoy’le birlikte hepimizin ortak feryadına biraz yakından bakmaya çalışalım ve evvala psikanalistin divanından figanını haykıran karakterimizin idi ve onu baskılayan toplumsal yapıya yakından bakalım.
Kitap ilk gençliği ve olgunluğunu 45- 68 yılları arasında Newark’da Yahudi geleneklerinin baskın olduğu bir ortamda geçiren 30’lu yaşların başında başarılı,toplumda saygın bir yere gelmiş, arzuları, dürtüleri ve onu baskılayan yapıların doğurduğu utanç duygusu ile baş edemeyen Portnoy’un psikanalistin divanından yükselen feryadının monolog yöntemi ile aktarılması ile oluşuyor. Bu biçim yazarın anlatmak istediği meseleye cuk diye oturduğunu söyleyebilirim. Biz kitap boyunca psikanalisti görmeyiz ve monolog sorularla bölünmez bu ise karakterin dolup taşmışlığını vurgulamak için işlevsel oluyor eserde.
Portnoy’un Amerika’sı çekirdek ailenin banliyöyede icat olduğu, ilerlemenin, gelişmenin ve toplumsal ödevlerin bireyi belirlediği bir dünyayı ve bir de buna Yahudi inancının şekillendirdiği bir yığın kural ve kaide eklenince karşımıza idi ve süperegosu, istekler ve kurallar çatışması ile bölünmüş öznenin bunalımlarını çıkarıyor. � Her yerde hazır ve nazır� bir anne, doğru düzgün sıçamayan sigortacı bir baba ve sütyeni ie fantezilere dalınan bir abla. Kitabın temel derdi bastırılmış bir cinsellik olsa da yazar aynı zamanda Mc Carthy Amerika’sının yasaklı konularına da değinmeden geçmiyor. Portnoy’un Komünist eniştesi, okulda söylenen Enternasyoneler ve ileride karakterimizin yürüttüğü insan hakları ve ayrımcılık karşıtı çalışmaları bize Portnoy’un döneme ve zamanın ruhuna uymayan karakterinin diğer yönlerini de çiziyor.
� Kolumu sallasam ayıplancak bir ayıba çarpıyor. � Kitap Lineer bir hat izlememekle birlikte bize hikayeyi en baştan anlatmaya başlıyor. Çocukluk anılarında karşımıza � Tanıdığı en unutulmaz şahsiyet� her şeyi bilen her yerde hazır dominant bir anne karakteri çıkıyor. Örneklerine sıkça rastladığımız oğluşuna prens muamelesi çeken bir anne. Babanın etkisiz eleman olduğu evde her şey anneden soruluyor,oğul annenin yasağı ile şekilleniyor. Bu çocukluk anılarından elimizde bıçağı ile oğlunu tehdit eden ( � bunun bir şaka olduğunu düşünmemi mi bekliyordu) anne ve bir testisini uzun bir süre kaybetmesi kalıyor ve bu bize kastrasyona götürüyor, hadım edilmemiş ama onun korkusunu hisseden bir çocuk ve ergenliğe adım atınca o cehennemi ortamdan çıkışı çavuşu tokatlamada buluyor hem de durmaksızın. Ancak bu cici, neredeyse Einstein çocuğumuz bir ayıp ve felaket korkusu olmadan bu işi de beceremiyor, masturbasyona başladığına kanser olacağını, karşı cinsle ( Yahudi olmayan bir şikse) ilk yakınlaştığında ömür boyu sakat kalacağını( kay kay bölümü) ve ilk cinsel deneyiminde ( evet yine büyük bir günah, kız Yahudi değil) kör kalacağına inanıyor, bizde de masturbasyon boy kısalığı muhabetti benzeri. Bu cinsel deneyim ve ardından gelen felaket beklentisi kitap boyunca sürüyor, İFK başkanın başsız cesedi, telekızın evinde bulundu, Cemiyetin yeni gözdesi, yahudininkini diplerken boğuldu ve daha ne gazete başlıkları.. “AZAT EDELİM YİD’�, GERİ VERELİM ONA İD’İ�.
Dört bir yanı tabularla çevrilmiş, yasak günah ayıp ile sınırı çizilmiş hayatında ilk yasağı çiğnemek karakterimizin id ile süperego arasındaki gel gitli ilişkiyi bir üst boyuta çıkartır, bu bölümün öncesinde “Yahudi Yahudi Yahudi ! Kusacağım artık acı ceken Yahudilerin destanından. Hadi bana bir iyilik edin, canımdan aziz halkım ve acılarla dolu mirasınızı acılarla dolu götünüze sokun � diyerek özgürleşme pratiğinin kökenlerine dair ipuçlarıda vermektedir. Bireyin arzusu ile barışması, olduğu her neyse ona sahip çıkması üst anlatıyı boşa düşürmekle mümkündür( bu kitabın yasaklanması için bir neden daha) ancak bu atarlanmakla olacak iş değil maalesef ki Portnoy bu kimliğe ve baskılanmasına tekrar tekrar dönecektir.Kitap boyunca dikkat çeken bir hususda öteki olmak. Portnoy için en baştan yasaklanmış anglo sakson dünyası bir vahayı temsil etmekte o beyazlar dünyasından kaldıracağı beyaz kadınlar için o lanet Yahudi burnu olmasa neler yapacaktır kim bilir. Özelikle kaykay bölümünde beyaz kızlara yaklaşmak için kurduğu hayaller bana Fanon’un Siyah Deri Beyaz Maskeler kitabını hatırlattı. Arada bu kitabı da önermiş olayım.
Kitabın önemli karakterlerinden biri de Maymun lakaplı manken kızımız. Portnoy arzuladığı bütün fantezilere maymun ile ulaşırken bile � eksik bir şey� kalır geride. Daha en baştan arzusu sakatlanan ve bunu makulleştirmek için bahaneler arayan karakter saf arzusu ile yüzleşince gerisin geri süperegosuna sığınır ve bunun için elinde güçlü doneler var, kız saf cehalet mirim, New York Belediyesinin parlayan yıldızı bu cehaletle tatmin olacak diye kendini daha ne kadar küçültebilir. Kişinin arzusundan kaçmak için sığınacağı binbir bahane vardır ve halk arasında buna yemedi denir. Neyse ağzımı bozmadan devam edeyim ve sonlara geleyim.
Maymun’un maymun ettiği sevgili Portnoy’umuz soluğu vaat edilmiş topraklarda alır ancak bölümün başlığı sürgündür. O Yahudi çocuk en sonunda öteki olmadığı, herkesin ona benzediği kardeş topraklardadır ancak vaat edilmiş topraklarda da işler yolunda gitmez. O azgın teke İsrail sınırları içinde kaldıramaz, bundan iyi sembolizm mi olur ! . Çünkü ensest büyük bir günahtır ve kimse annesinin kutsal toprağında kaldıramaz. Maymun ile sabahlara kadar üçlü yapar ama İsrail’de en fazla hayırlı bir kısmet buluruz.
Aslında dün kitap kulübünde tartışırken dört yıldız veririm diye düşünüyordum hatta yazının başına geçerken de aynı fikirdeydim ama sanırım konuştukça kendimi gaza getirdim ve edebi yetkinliği bir yana bu açık sözlülüğe beş yıldız vermeden edemedim.
Son olarak; bu kitabı okumak isteyen ya da okuyup Portnoy’a kızan köpüren ya da halden anlayan okur, Horatius’un Antik yunan’da Marx’ın Kapital’in Almanca baskısının önsözünde dediği gibi De Tabula Fabura Narratur..
" Kadir-i mutlak tanrı hazretlerini ciddi biçimde rencide etmeden bir bardak sütün yanında bir salamlı sandviç yemeyi bile düşünemezdim. Bir de öyle otuzbiri çekip çekip fışkırtmakla vicdanıma nasıl bir yük bindirdiğimi düşünün hele ! �
Portnoy’un Feryadı edebiyat tarihinin en ağzı bozuk, terbiyesiz ve provakatif eserlerinden biri ki Türkiye’de haklı bir şekilde yargılanıp haksız bir şekilde beraat etmesi bunun göstergelerinden biri. Merak etmeyin ağzının bozukluğu üçüncü sınıf yeraltı edebiyatı argosundan kaynaklı değil ve haklı bir şekilde yargılanması derken ironi yapmıyorum bu eser 1968’in Amerika’sında yazılmış olmasına rağmen 50 yıl sonra bile biz hala bunları ne konuşacak ne de yazacak düzeye gelmiş değiliz. Nihayetinde Türkiye’de cinsellik mevzusu taciz tecavüz zina bermuda şeytan üçgeninde yaşanan, ayıp yorgan altında olur ile deyimleşen bir halet i ruhiyede icra edilmeye devam ediyor ve bu kitabın edepsizliği ve açıklığı maalesef bize fazla. Neyse Portnoy’le birlikte hepimizin ortak feryadına biraz yakından bakmaya çalışalım ve evvala psikanalistin divanından figanını haykıran karakterimizin idi ve onu baskılayan toplumsal yapıya yakından bakalım.
Kitap ilk gençliği ve olgunluğunu 45- 68 yılları arasında Newark’da Yahudi geleneklerinin baskın olduğu bir ortamda geçiren 30’lu yaşların başında başarılı,toplumda saygın bir yere gelmiş, arzuları, dürtüleri ve onu baskılayan yapıların doğurduğu utanç duygusu ile baş edemeyen Portnoy’un psikanalistin divanından yükselen feryadının monolog yöntemi ile aktarılması ile oluşuyor. Bu biçim yazarın anlatmak istediği meseleye cuk diye oturduğunu söyleyebilirim. Biz kitap boyunca psikanalisti görmeyiz ve monolog sorularla bölünmez bu ise karakterin dolup taşmışlığını vurgulamak için işlevsel oluyor eserde.
Portnoy’un Amerika’sı çekirdek ailenin banliyöyede icat olduğu, ilerlemenin, gelişmenin ve toplumsal ödevlerin bireyi belirlediği bir dünyayı ve bir de buna Yahudi inancının şekillendirdiği bir yığın kural ve kaide eklenince karşımıza idi ve süperegosu, istekler ve kurallar çatışması ile bölünmüş öznenin bunalımlarını çıkarıyor. � Her yerde hazır ve nazır� bir anne, doğru düzgün sıçamayan sigortacı bir baba ve sütyeni ie fantezilere dalınan bir abla. Kitabın temel derdi bastırılmış bir cinsellik olsa da yazar aynı zamanda Mc Carthy Amerika’sının yasaklı konularına da değinmeden geçmiyor. Portnoy’un Komünist eniştesi, okulda söylenen Enternasyoneler ve ileride karakterimizin yürüttüğü insan hakları ve ayrımcılık karşıtı çalışmaları bize Portnoy’un döneme ve zamanın ruhuna uymayan karakterinin diğer yönlerini de çiziyor.
� Kolumu sallasam ayıplancak bir ayıba çarpıyor. � Kitap Lineer bir hat izlememekle birlikte bize hikayeyi en baştan anlatmaya başlıyor. Çocukluk anılarında karşımıza � Tanıdığı en unutulmaz şahsiyet� her şeyi bilen her yerde hazır dominant bir anne karakteri çıkıyor. Örneklerine sıkça rastladığımız oğluşuna prens muamelesi çeken bir anne. Babanın etkisiz eleman olduğu evde her şey anneden soruluyor,oğul annenin yasağı ile şekilleniyor. Bu çocukluk anılarından elimizde bıçağı ile oğlunu tehdit eden ( � bunun bir şaka olduğunu düşünmemi mi bekliyordu) anne ve bir testisini uzun bir süre kaybetmesi kalıyor ve bu bize kastrasyona götürüyor, hadım edilmemiş ama onun korkusunu hisseden bir çocuk ve ergenliğe adım atınca o cehennemi ortamdan çıkışı çavuşu tokatlamada buluyor hem de durmaksızın. Ancak bu cici, neredeyse Einstein çocuğumuz bir ayıp ve felaket korkusu olmadan bu işi de beceremiyor, masturbasyona başladığına kanser olacağını, karşı cinsle ( Yahudi olmayan bir şikse) ilk yakınlaştığında ömür boyu sakat kalacağını( kay kay bölümü) ve ilk cinsel deneyiminde ( evet yine büyük bir günah, kız Yahudi değil) kör kalacağına inanıyor, bizde de masturbasyon boy kısalığı muhabetti benzeri. Bu cinsel deneyim ve ardından gelen felaket beklentisi kitap boyunca sürüyor, İFK başkanın başsız cesedi, telekızın evinde bulundu, Cemiyetin yeni gözdesi, yahudininkini diplerken boğuldu ve daha ne gazete başlıkları.. “AZAT EDELİM YİD’�, GERİ VERELİM ONA İD’İ�.
Dört bir yanı tabularla çevrilmiş, yasak günah ayıp ile sınırı çizilmiş hayatında ilk yasağı çiğnemek karakterimizin id ile süperego arasındaki gel gitli ilişkiyi bir üst boyuta çıkartır, bu bölümün öncesinde “Yahudi Yahudi Yahudi ! Kusacağım artık acı ceken Yahudilerin destanından. Hadi bana bir iyilik edin, canımdan aziz halkım ve acılarla dolu mirasınızı acılarla dolu götünüze sokun � diyerek özgürleşme pratiğinin kökenlerine dair ipuçlarıda vermektedir. Bireyin arzusu ile barışması, olduğu her neyse ona sahip çıkması üst anlatıyı boşa düşürmekle mümkündür( bu kitabın yasaklanması için bir neden daha) ancak bu atarlanmakla olacak iş değil maalesef ki Portnoy bu kimliğe ve baskılanmasına tekrar tekrar dönecektir.Kitap boyunca dikkat çeken bir hususda öteki olmak. Portnoy için en baştan yasaklanmış anglo sakson dünyası bir vahayı temsil etmekte o beyazlar dünyasından kaldıracağı beyaz kadınlar için o lanet Yahudi burnu olmasa neler yapacaktır kim bilir. Özelikle kaykay bölümünde beyaz kızlara yaklaşmak için kurduğu hayaller bana Fanon’un Siyah Deri Beyaz Maskeler kitabını hatırlattı. Arada bu kitabı da önermiş olayım.
Kitabın önemli karakterlerinden biri de Maymun lakaplı manken kızımız. Portnoy arzuladığı bütün fantezilere maymun ile ulaşırken bile � eksik bir şey� kalır geride. Daha en baştan arzusu sakatlanan ve bunu makulleştirmek için bahaneler arayan karakter saf arzusu ile yüzleşince gerisin geri süperegosuna sığınır ve bunun için elinde güçlü doneler var, kız saf cehalet mirim, New York Belediyesinin parlayan yıldızı bu cehaletle tatmin olacak diye kendini daha ne kadar küçültebilir. Kişinin arzusundan kaçmak için sığınacağı binbir bahane vardır ve halk arasında buna yemedi denir. Neyse ağzımı bozmadan devam edeyim ve sonlara geleyim.
Maymun’un maymun ettiği sevgili Portnoy’umuz soluğu vaat edilmiş topraklarda alır ancak bölümün başlığı sürgündür. O Yahudi çocuk en sonunda öteki olmadığı, herkesin ona benzediği kardeş topraklardadır ancak vaat edilmiş topraklarda da işler yolunda gitmez. O azgın teke İsrail sınırları içinde kaldıramaz, bundan iyi sembolizm mi olur ! . Çünkü ensest büyük bir günahtır ve kimse annesinin kutsal toprağında kaldıramaz. Maymun ile sabahlara kadar üçlü yapar ama İsrail’de en fazla hayırlı bir kısmet buluruz.
Aslında dün kitap kulübünde tartışırken dört yıldız veririm diye düşünüyordum hatta yazının başına geçerken de aynı fikirdeydim ama sanırım konuştukça kendimi gaza getirdim ve edebi yetkinliği bir yana bu açık sözlülüğe beş yıldız vermeden edemedim.
Son olarak; bu kitabı okumak isteyen ya da okuyup Portnoy’a kızan köpüren ya da halden anlayan okur, Horatius’un Antik yunan’da Marx’ın Kapital’in Almanca baskısının önsözünde dediği gibi De Tabula Fabura Narratur..
Sign into ŷ to see if any of your friends have read
Portnoy'un Feryadı.
Sign In »
Reading Progress
May 9, 2018
– Shelved
May 10, 2018
–
Started Reading
May 29, 2018
–
Finished Reading
Comments Showing 1-5 of 5 (5 new)
date
newest »

message 1:
by
ArturoBelano
(new)
-
rated it 5 stars
May 29, 2018 04:56AM

reply
|
flag


