Hakan's Reviews > Mimesis: Batı Edebiyatında Gerçekliğin Tasviri
Mimesis: Batı Edebiyatında Gerçekliğin Tasviri
by
by

mimesis alanında temel eserlerden biri. bugün için güncelliğini koruyor, hiçbir zaman da eskimeyecek muhtemelen. bu nitelikleriyle birlikte, ikinci dünya savaşı sürerken yazılmış olmasıyla, istanbul'da yazılmış olmasıyla ve yazılma biçimiyle de edebiyat tarihinin efsanelerinden biri.
auerbach'ı mimesis çalışmasının başlangıcında düşünelim. 1942 olsa gerek. malum sebeplerle ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış, davet üzerine türkiye'ye yerleşmiş, 1936'dan beri istanbul üniversitesi'nde görev yapıyor. ülkesinin, dünyanın, insanlığın durumu vahim. belki uzaklaşmak için belki tam tersine şartlar böyle olduğu için, başyapıtını yazmak, tamamlamak istiyor. tam anlamıyla başyapıt olacak bir kitap. iddialı, çok iddialı: edebiyatın 3000 yılını konu edinecek, 3000 yılı edebiyat eserleri üzerinden anlatacak. bir ömrün birikimiyle, emeğiyle yazma aşamasına gelmiş artık. ama istanbul'da kütüphane yok, araştırma imkanı yok, eserini tamamlaması için gerekli kitapların neredeyse hiçbiri yok.
mimesis'in kapsamının 3000 yıl olması temel eser vasfını açıklarken, imkansızlıklar içinde yazılması da efsane diyebileceğimiz, mucize diyebileceğimiz şeyler çağrıştırıyor. normal şartlarda böyle iddialı bir çalışmanın başarılı olma şansı bir tarafa, bu çabaya girişilmesi bile cesaret, çalışmanın hiç bitmemesi söz konusu zira. kitabında bizzat auerbach söylüyor bunu. peki hal böyleyken imkansızlıklar içinde nasıl tamamlanıyor ve bu denli başarılı oluyor bu çalışma? klişe tabirle söylemek gerekirse, imkansızlığın gücünü kullanarak.
auerbach "batı edebiyatında gerçekiliğin tasviri" gibi sonsuz sınırsız genişleyebilecek başlığını sınırlandıryor öncelikle. gerçekliğin tasvirini, temsili demek kesinlikle daha doğru geliyor, hangi ölçütlerle inceleyeceğini belirliyor ve kitabın başından sonuna bu ölçütlerin dışına hiç çıkmıyor, konu asla dağılmıyor. sonra yöntem meselesine geliyor, burada bilgi, birikim, deha her şey var artık. auerbach her bölüm için dönemini temsil gücü yüksek bir eser seçiyor. eserden alıntılar yapıyor, alıntıladığı metni sınırlandırdığı ölçütleri üzerinden inceliyor. eseri dönemindeki ya da başka dönemlerdeki eserlerle karşılaştırıyor. böylece içerik zenginleşiyor, çok katmanlı hale geliyor ve kronolojik olarak açıklıkla izlenebiliyor.
auerbach'ın analizlerinde neler var: eserin zamanına, arka planına dair bilgiler, dönemin anlatı kuralları-kalıpları, yazarın bu kalıplara ne kadar bağlı kaldığı ne kadar zorladığı. yazarın toplumsal konumu, eserine konu olan kişilerin sosyal konumu. konunun sınırlandırılmış hali bu, evet. somutlaşırmak gerekirse, homeros'la başlayıp virginia woolf'la tamamlanıyor kitap. bu da eşittir: ayrıcalıklı kişilerin ve büyük olayların anlatısı olarak başlayan edebiyatın, sıradan kişilerin iç dünyalarının anlatısına dönüşümü.
mimesis'in güncel kalmasının, eskimeyecek olmasının da açık bir sebebi var: auerbach eser incelemelerini sadece metin üzerinden yapıyor. cümlelerden, tek tek kelime seçimlerimden bile çıkarımlar, hem de harika çıkarımlar yapıyor ama metnin dışına çıkmıyor. kurama hiç ama hiç girmiyor. akımlar, dönem ayrımları, kavramlaştırmalar, meselenin özünden koparacak hiçbir şeyle ilgilenmiyor.
mimesis'i okumayı düşünenlere bir fikir verebildiğimi umuyorum buraya kadar. kitap elbette su gibi akmıyor ancak çok zor bir okuma değil kesinlikle. zorluk-kolaylıktan ziyade ayrılacak zamana, verilecek çabaya göre maksimum fayda veren bir kitap mimesis: edebiyatın tüm yolculuğu, 3000 yıl!..özellikle roman okurlarını, belli başlı eserleri-yazarları okumuş olan herkesi hem bilgi hem bakış açısı hem de okuduğu-okuyacağı kitapların analizi konusunda zenginleştirecektir kesinlikle.
bunları belirttikten sonra 1946 yılına dönmek istiyorum. mimesis'in türkiye hikayesi kadar mimesis özelinde bir türkiye hikayesi de var çünkü. değinmesem olmayacak. mimesis 1946 yılında yayımlanıyor ilk kez. zamanla değeri anlaşılıyor, tüm avrupa dillerine çevriliyor, avrupayı aşıyor sonra, çin'e kadar gidiyor. her dilde, her ülkede, türkiye'de yazıldığı vurgusuyla yayımlanıyor. bu vurgunun zor şartlara, imkansızlıklara yönelik tarafını anlatmaya çalıştım. bunun dışında bizim için başka anlamları da olsa gerek. türkiye, imkansızlıkları kadar imkanı da bu kitabın çünkü. 1936 yılında auerbach'ı ülkeye davet eden, uzun yıllar çalışmasını sağlayan türkiye. mimesis'e değil, auerbach'a değil kendi geçmişine, geçmişteki vizyonuna bir saygısı olur diye düşünüyor insan. ama yok. türkiye'de yazılan bu değerli, anlamlı kitabı 73 yıl türkçeye çevirmemenin başka nasıl bir açıklaması olabilir?
bilinmemesi imkanız bir kitap, çevrilmesinin, basılmasının, okunmasının önünde engel yok. umursamamaktan başka bir sebep, bahane bulmak zor. belki böyle temel eserlere ihtiyacımız yok artık. temelimizi çoktan kaybettik. bilmiyorum. ithaki yayınları 2019'da türkiye'de herkes bu kitabı bekliyormuş gibi bir hava yarattı, sonra kitabı basıp dağıttıktan sonra hatalı baskı yaptığı ortaya çıktı, hatalı baskıyı toplatıp yeniden yayınladı. sonrası sessizlik. büyük sessizlik. kitap bir tarafa, her şey bir tarafa, insan 1936'nın umuduna, bugünün umutsuzluğuna bakıp üzülüyor. bu son cümlenin ardından iyimser bir cümle yazarak bitirmek için çok düşündüm.
auerbach'ı mimesis çalışmasının başlangıcında düşünelim. 1942 olsa gerek. malum sebeplerle ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış, davet üzerine türkiye'ye yerleşmiş, 1936'dan beri istanbul üniversitesi'nde görev yapıyor. ülkesinin, dünyanın, insanlığın durumu vahim. belki uzaklaşmak için belki tam tersine şartlar böyle olduğu için, başyapıtını yazmak, tamamlamak istiyor. tam anlamıyla başyapıt olacak bir kitap. iddialı, çok iddialı: edebiyatın 3000 yılını konu edinecek, 3000 yılı edebiyat eserleri üzerinden anlatacak. bir ömrün birikimiyle, emeğiyle yazma aşamasına gelmiş artık. ama istanbul'da kütüphane yok, araştırma imkanı yok, eserini tamamlaması için gerekli kitapların neredeyse hiçbiri yok.
mimesis'in kapsamının 3000 yıl olması temel eser vasfını açıklarken, imkansızlıklar içinde yazılması da efsane diyebileceğimiz, mucize diyebileceğimiz şeyler çağrıştırıyor. normal şartlarda böyle iddialı bir çalışmanın başarılı olma şansı bir tarafa, bu çabaya girişilmesi bile cesaret, çalışmanın hiç bitmemesi söz konusu zira. kitabında bizzat auerbach söylüyor bunu. peki hal böyleyken imkansızlıklar içinde nasıl tamamlanıyor ve bu denli başarılı oluyor bu çalışma? klişe tabirle söylemek gerekirse, imkansızlığın gücünü kullanarak.
auerbach "batı edebiyatında gerçekiliğin tasviri" gibi sonsuz sınırsız genişleyebilecek başlığını sınırlandıryor öncelikle. gerçekliğin tasvirini, temsili demek kesinlikle daha doğru geliyor, hangi ölçütlerle inceleyeceğini belirliyor ve kitabın başından sonuna bu ölçütlerin dışına hiç çıkmıyor, konu asla dağılmıyor. sonra yöntem meselesine geliyor, burada bilgi, birikim, deha her şey var artık. auerbach her bölüm için dönemini temsil gücü yüksek bir eser seçiyor. eserden alıntılar yapıyor, alıntıladığı metni sınırlandırdığı ölçütleri üzerinden inceliyor. eseri dönemindeki ya da başka dönemlerdeki eserlerle karşılaştırıyor. böylece içerik zenginleşiyor, çok katmanlı hale geliyor ve kronolojik olarak açıklıkla izlenebiliyor.
auerbach'ın analizlerinde neler var: eserin zamanına, arka planına dair bilgiler, dönemin anlatı kuralları-kalıpları, yazarın bu kalıplara ne kadar bağlı kaldığı ne kadar zorladığı. yazarın toplumsal konumu, eserine konu olan kişilerin sosyal konumu. konunun sınırlandırılmış hali bu, evet. somutlaşırmak gerekirse, homeros'la başlayıp virginia woolf'la tamamlanıyor kitap. bu da eşittir: ayrıcalıklı kişilerin ve büyük olayların anlatısı olarak başlayan edebiyatın, sıradan kişilerin iç dünyalarının anlatısına dönüşümü.
mimesis'in güncel kalmasının, eskimeyecek olmasının da açık bir sebebi var: auerbach eser incelemelerini sadece metin üzerinden yapıyor. cümlelerden, tek tek kelime seçimlerimden bile çıkarımlar, hem de harika çıkarımlar yapıyor ama metnin dışına çıkmıyor. kurama hiç ama hiç girmiyor. akımlar, dönem ayrımları, kavramlaştırmalar, meselenin özünden koparacak hiçbir şeyle ilgilenmiyor.
mimesis'i okumayı düşünenlere bir fikir verebildiğimi umuyorum buraya kadar. kitap elbette su gibi akmıyor ancak çok zor bir okuma değil kesinlikle. zorluk-kolaylıktan ziyade ayrılacak zamana, verilecek çabaya göre maksimum fayda veren bir kitap mimesis: edebiyatın tüm yolculuğu, 3000 yıl!..özellikle roman okurlarını, belli başlı eserleri-yazarları okumuş olan herkesi hem bilgi hem bakış açısı hem de okuduğu-okuyacağı kitapların analizi konusunda zenginleştirecektir kesinlikle.
bunları belirttikten sonra 1946 yılına dönmek istiyorum. mimesis'in türkiye hikayesi kadar mimesis özelinde bir türkiye hikayesi de var çünkü. değinmesem olmayacak. mimesis 1946 yılında yayımlanıyor ilk kez. zamanla değeri anlaşılıyor, tüm avrupa dillerine çevriliyor, avrupayı aşıyor sonra, çin'e kadar gidiyor. her dilde, her ülkede, türkiye'de yazıldığı vurgusuyla yayımlanıyor. bu vurgunun zor şartlara, imkansızlıklara yönelik tarafını anlatmaya çalıştım. bunun dışında bizim için başka anlamları da olsa gerek. türkiye, imkansızlıkları kadar imkanı da bu kitabın çünkü. 1936 yılında auerbach'ı ülkeye davet eden, uzun yıllar çalışmasını sağlayan türkiye. mimesis'e değil, auerbach'a değil kendi geçmişine, geçmişteki vizyonuna bir saygısı olur diye düşünüyor insan. ama yok. türkiye'de yazılan bu değerli, anlamlı kitabı 73 yıl türkçeye çevirmemenin başka nasıl bir açıklaması olabilir?
bilinmemesi imkanız bir kitap, çevrilmesinin, basılmasının, okunmasının önünde engel yok. umursamamaktan başka bir sebep, bahane bulmak zor. belki böyle temel eserlere ihtiyacımız yok artık. temelimizi çoktan kaybettik. bilmiyorum. ithaki yayınları 2019'da türkiye'de herkes bu kitabı bekliyormuş gibi bir hava yarattı, sonra kitabı basıp dağıttıktan sonra hatalı baskı yaptığı ortaya çıktı, hatalı baskıyı toplatıp yeniden yayınladı. sonrası sessizlik. büyük sessizlik. kitap bir tarafa, her şey bir tarafa, insan 1936'nın umuduna, bugünün umutsuzluğuna bakıp üzülüyor. bu son cümlenin ardından iyimser bir cümle yazarak bitirmek için çok düşündüm.
Sign into ŷ to see if any of your friends have read
Mimesis.
Sign In »
Reading Progress
October 18, 2020
–
Started Reading
October 18, 2020
– Shelved
October 28, 2020
–
Finished Reading
Comments Showing 1-4 of 4 (4 new)
date
newest »

message 1:
by
Ludmilla
(new)
Oct 28, 2020 01:39PM

reply
|
flag

teşekkür ederim. sağ olun.
