Å·±¦ÓéÀÖ

“EÄŸer Ä°slamda zorlama yoksa, insanları daha 13 yaşından itibaren namaz kılmaya zorlamak üzere Muhammed'in, "(Çocuk 13 yaşına geldiÄŸinde) namaz kılması için dövülür" ÅŸeklindeki buyruklarına ne demeli?”
― Ä°lhan Arsel, Åžeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı

“EÄŸer Ä°slam dini zorlama dini deÄŸilse, yeryüzü Ä°slam olana kadar Müslümanları savaÅŸmaya zorlayan buyruklara ne demeli?[ÖrneÄŸin Bakara Suresi'nin 191. ayeti şöyle: " Fitne (kâfirlik) kalmayıp, yalnız Allah'ın dini (Ä°slamiyet) ortada kalana kadar onlarla (kâfirlerle) savaşın. EÄŸer vazgeçerlerse (kâfirlikten vazgeçip Ä°slam olurlarsa) sataÅŸmayın.."].”
― Ä°lhan Arsel, Åžeriatçıyla Mücadelenin El Kitabı

“...pek küstahca konuÅŸtunuz. Zafer Tanrı'nın onu bahÅŸettiÄŸi kiÅŸinin olacaktır."

Noyan Baycu”
― Jean-Paul Roux, MoÄŸol Ä°mparatorluÄŸu Tarihi

“Bu dünyada ne varsa bir evetle baÅŸladı. Bir molekül bir baÅŸka moleküle evet dedi, böylece yaÅŸam doÄŸdu. Ama tarihöncesinden önce tarihöncesinin tarihöncesi vardı, yok vardı, evet vardı. Hep vardı - ne bilmiyorum, ama evrenin hiç baÅŸlamadığını biliyorum.”
― Clarice Lispector, A Hora da Estrela

“Tarihin altın kurallarından biri, geriye dönüp bakınca bariz olarak görünen ÅŸeyin olay esnasında son derece belirsiz olmasıdır. ...O anda yaÅŸayanlara çok düşük ihtimal gibi görünen ÅŸeylerin sıkça gerçekleÅŸmesidir. Konstantin MS 306'da tahta çıktığında, Hristiyanlık küçük bir gruba özgü bir DoÄŸu mezhebiydi. EÄŸer o dönem Hristiyanlığın Roma Ä°mparatorluÄŸunun resmi dini olacağını söyleseydiniz, herkes size kahkahalarla gülerdi; aynen bugün 2050'de Hare KriÅŸna Hareketi'nin ABD'nin resmi dini olacağını söylediÄŸinizde gülecekleri gibi. ...600 yılında, bir grup çöl Arabının kısa süre içinde Atlantik Okyanusu'ndan Hindistan'a kadar tüm toprakları fethedeceÄŸini ileri sürmekse daha da mantık dışıydı...”
― Yuval Noah Harari, Sapiens: A Brief History of Humankind

“Devletlerin bir hayat müddeti vardır, hiçbir medeniyet sonsuza kadar devam
edip gitmez. Tarihe bakarsanız, bunu açık şekilde görürsünüz. Mesela,
eski Mısır medeniyeti binlerce sene devam etti ve ortadan kalktı. Onun yerini
eski Yunan, Roma devletleri aldı ama onlar da silindiler. Zaman geçti,
biz geldik, 600 sene devam ettik, ama miadımız dolmuştu ve biz de yıkıldık.
İngiltere ise, imparatorluk olarak, sadece 200 seneye yakın devam edebildi.
Bugünün en kuvvetli devleti Amerika ama, günün birinde o da nihayete
erecek. Reform çabalarının muvaffak olması halinde Osmanlı Devleti'nin yıkılmayacağını,
devam edeceğini söyleyenler çıkmıştır ama ben buna inanmıyorum.
Yıkılışımız en fazla 50 sene gecikirdi, o kadar.”
― Murat Bardakçı, Son Osmanlılar: Osmanlı Hanedanının Sürgün ve Miras Öyküsü

“Bizler hayatın içindeki, herkesin gördüğü, ancak kimsenin gerçekten farkına varmadığı, yaÅŸamın gölgesindeki insanlar deÄŸil miyiz.”
― Cihan SerdaroÄŸlu, YaÅŸamın Gölgesindeki Ä°nsanlar

“Hükümdarlar düştü babalardan payımıza. Åžanssızız cici prenses. Onlar bize gelene kadar çok baÅŸka kiÅŸilere önem verir. Ãœlkeleri, vezirleri, baÅŸka kralların oÄŸulları, bir kaşının yayı güzel diye soysuz cariyeleri... hepsini çocuklarından daha çok severler. Biz babalarımız ne derse yaparız. Savaşırız, ölürüz, satılırız ve bür gün tahta geçmek için kardeÅŸlerimizi keseriz. Mesele biz deÄŸiliz. Mesele hiçbir zaman biz olmadık.”
― Deniz Canan, Larende’nin Varisleri Larende’nin Aynası Kısım -2

“Ribeira’nın taÅŸ kaldırımlarından kıyıya inenleri gördüm. Karanlık denizlere yelken açmaya hazırlanan yelkenlileri izledim. Denizcileri uÄŸurlamaya gelenlerin seslerini iÅŸitir gibi oldum. Böyle anlarda sokaklar sustu, ÅŸehir derin bir sessizliÄŸe gömüldü.”
― Remzi GökdaÄŸ, BaÅŸka Åžehirler

“Fetih üzerine tebrike gelen ulemâya Fâtih şöyle hitap etti: Kostantiniyye'yi "kendü kılıcımla alıb-dururın kimesnenüzden himmet ve 'inâyet olmamıştır.”
― Halil Ä°nalcık, Ä°ki Karanın Sultanı Ä°ki Denizin Hakanı Kayser-i Rum - Fatih Sultan Mehemmed Han

“YaÅŸamak, alışmalardan sonra alışılan her ÅŸeyle savaÅŸmaktır.”
― AfÅŸar Timuçin, Düşünce Tarihi 1: Gerçekçi Düşüncenin Kaynakları

“Menfaat karşısında küçülenlerden büyük yetiÅŸmez.”
― Falih Rıfkı Atay, Dz¹²Ô°ì²¹²â²¹

“Antikalar, zamanı durdurup ait oldukları anı içlerine hapsetmiÅŸ, sihirli ve ölümsüz eÅŸyalardır. Antikacılarla konuÅŸurlar. Fısıltılarını duyabilirsen, hikâyelerini de kendi ağızlarından dinleyebilirsin.”
― Kılıç Arslantürk, Küçük Antika Dükkânı

“Herkes Samuray olmak isterdi ama bu o kadar kolay bir iÅŸ deÄŸildi. Yıllarca ağır eÄŸitimlerden geçmek gerekirdi. Ãœstelik sadece katana, ok, mızrak gibi savaÅŸ aletlerini çok iyi kullanmak ve iyi dövüşmek de yeterli deÄŸildi. Bir Samuray olabilmek için aynı zamanda edebiyat, müzik, ÅŸiir, resim, gibi sanat dallarında da ustalaÅŸmak gerekirdi.”
― Kılıç Arslantürk, Küçük Antika Dükkânı

“Bunlar Tarih'in iyice tarihi hale geldiÄŸi yıllardır. Ya da histerik yıllar. On yıllara bedel yıllar vardır, bir asırdan daha ağır on yıllar vardır. Bir de zamansa koÅŸulların ötesine geçip baÅŸka bir ÅŸeye; birer gezegene, koca birer evrene dönüşen devirler vardır.”
― Rodrigo Fresán, Kensington Gardens

“(Osmanlı BeyliÄŸi'nin kuruluÅŸ döneminden bahsediyor) Sınır bölgesi, MoÄŸol yönetiminden kaçan askerler ve siyasal açıdan önemli kiÅŸiler için bir sığınak, aynı zamanda da yeni bir yaÅŸam ve gelecek arayan umutsuz köylü ve kasabalılar için bir yurt oluyordu.”
― Halil Ä°nalcık, The Ottoman Empire: The Classical Age 1300-1600

“Ä°nsan ne diline ne de ırkına aittir: Ä°nsan sadece kendine aittir, çünkü o özgür bir varlıktır, ahlaki bir varlıktır.”
― Ernest Renan, Qu'est-ce qu'une nation?

“Renan gerçekten de din yoluyla bilime geçmiÅŸ, kendi yüzyılı için gerçek "bilim dini"ni yaratmıştır. Ä°nanç onda ölmemiÅŸtir, konu deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir: Hakikat, onun bilmediÄŸi bir kültün yeni tanrısı olmuÅŸtur; bu kült, Akıl ve Bilginin kültüdür. Hiç kimsenin bunu keÅŸfetmek için metinleri incelemesine gerek yoktur: Renan her sayfada bu rasyonalist "amentü"yü patlatır, onunla tüm k²¹²Ôı±ô²¹°ù özetler ve söyler.”
― Ernest Renan, Qu'est-ce qu'une nation?

“Bilimde her ÅŸeyin amacı "mümkün olan en yüksek insan kültürünü gerçekleÅŸtirmektir.”
― Ernest Renan, Qu’est-ce qu’une nation ?

“Bilim ona göre dini tahtından indiremez, çünkü zaten kendisi din olmuÅŸtur.”
― Ernest Renan, Qu'est-ce qu'une nation?

“Kendi ü±ô°ì±ðnin tarihinin karanlık günlerini çok iyi bilen biriysen, ü±ô°ì±ðnin yönetiminde mutlaka yer almalısın çünkü geçmiÅŸin trajedilerini bilenlerdir geleceÄŸi güvenli inÅŸa etmek için gerekli altyapıya ve motivasyona sahip olanlar!”
― Mehmet Murat ildan

“Tarih boyunca çoÄŸunluÄŸun verdiÄŸi yanlış bir karar hiçbir zaman doÄŸru bir ÅŸey yaratmamış, aksine yanlışların ağırlaÅŸmasına ve dibe doÄŸru çöküşü hızlandırmasına neden olmuÅŸtur! Tarihte bu konuda bir istisna var mıdır dersen, hayır yoktur.”
― Mehmet Murat ildan

“EÄŸer kendi ü±ô°ì±ðnin geçmiÅŸiyle sadece gurur duyuyorsan o zaman hemen bir kütüphaneye git, çok farklı kaynaklardan kendi ü±ô°ì±ðnin tarihini yeniden oku, çünkü istisnasız her ü±ô°ì±ðnin tarihinde hem gurur duyulacak ve hem de utanç duyulacak ÅŸeyler vardır!”
― Mehmet Murat ildan

“Ä°nsanlar kendi tarihlerini yaparlar, fakat kendileri için seçilmiÅŸ koÅŸullar altında deÄŸil, doÄŸrudan doÄŸruya geçmiÅŸten karşılaşılan, verilen ve aktarılan koÅŸullar altında yaparlar. Tüm ölü kuÅŸakların geleneÄŸi, yaÅŸayanların zihninde bir kabus gibi ağırlık yapar.”
― Brian Morris

“Oysa okumayan ve bilmeyenler okumadıkları ve bilmedikleri için vatan sevgisinden yoksun, bunun eÄŸitimini almış olanlar da vatanın gereksinimlerine yaraşır ÅŸekilde çalışmaktan
kaçınıp eÄŸilimleri huzur ve rahattan yana olursa, bu vatanı kimlerin yaÅŸatacağı ve bu vatanda yaÅŸamak ve buna sahip olmak hakkının ne yüzle iddia edileceÄŸi iyice düşünülmelidir.”
― Mehmet Nuri Conker, Zabit ve Kumandan

“Bir hakikati bir türlü kavrayamadık. Bir adam iki efendiye birden hizmet edemez. Ya devlet, ya ÅŸeyh ve beyler! Devlet, ÅŸeyh ve beylerin bu halka yaptığı hizmetleri aynı süratle, aynı kolaylıkla yerine getiremezse, elbette ÅŸeyhine ve beyine baÄŸlı kalır. Åžeyh ve bey mahallindeki haksızlıkları ve meseleleri kendi geleneklerine, inançlarına göre hemen hallediyor. Bize gelince, bir nüfus kağıdı çıkarmak için adamları on gün daÄŸlardan, taÅŸlardan yaya yürüterek ÅŸehire getiriyoruz. Åžeyh bir koyun hırsızını kendi ölçülerine göre hemen cezalandırıyor. Biz aynı hırsızı, koyunu çalınan adamı, şâhitleri günlerce yürüterek ÅŸehire indirip aylarca mahkemelerde süründürüyoruz. Bu halk, bu ÅŸartlar içinde elbette ÅŸeyhine ve beyine baÄŸlı kalır ve kalacaktır.”
― DoÄŸan AvcıoÄŸlu, Türkiye'nin Düzeni 2: Dün - Bugün - Yarın

“Görünüşte 27 Mayıs hareketi, DP iktidarının ÅŸiddet tedbirleri ile yarattığı politik çıkmazın sonucudur. Ne var ki bu politik çıkmazın temelinde, ekonomik çıkmaz yatmaktadır. Türkiye'de kapitalist geliÅŸme çabası bir kez daha hoÅŸnutsuzluk, sıkıntı ve hayal kırıklığı yaratmıştır. Halbuki tarımda büyük çapta üretim artışı, bol ithalat olanağı ve elveriÅŸli dış konjonktür dolayısıyla, devlet eliyle planlı bir sanayileÅŸmeye gidilebilseydi, Türk ekonomisi, saÄŸlam ayaklar üzerine oturabilecek adımlar atabilirdi. Devlet eliyle kapitalist imali, pek az sanayileÅŸme saÄŸlamış ve geniÅŸ çapta kaynak israfına yol açmıştır. Türkiye'de özel sektörün gücünü savunmak için hazırlanmış bir Odalar BirliÄŸi Raporu dahi, Menderes dönemindeki kaynak israfını itiraf etmektedir: «Bütün azgeliÅŸmiÅŸ ü±ô°ì±ðlerde olduÄŸu gibi, Türkiye'de de özel sektör yatırımlarının kısa devreli spekülatif kazanç vaadeden sektörlere aktığı iddia olunur. Böyle bir iddianın önemli ölçüde gerçeÄŸi aksettirdiÄŸine şüphe yoktur.»”
― DoÄŸan AvcıoÄŸlu, Türkiye'nin Düzeni 2: Dün - Bugün - Yarın

“Tarihin doÄŸru tarafında olmak aslında çok basit: Özgürlükçü ol, herkese karşı iyi ve adaletli olma ahlakını dini ve politik inançlarının üzerinde tut, her zaman bilimin yanında ol!”
― Mehmet Murat ildan

“Fantazi ve lüks hayat »åüşü²Ô³¦±ðsi, insanın kendini beÄŸendirme arzusu, bir kısım görenekler ve aÅŸağılık duygusundan kaynaklanmaktadır. Oysa ki; milletleri mutluluk içinde yaÅŸatan, lüks ve fantaziden ziyâde; ruh yüceliÄŸi, iyi ahlâk ve fazilettir. Debdebe ve fantazilere kendini kaptırmışlık ise, bütün ahlâk ve fazilete zıttır. Kabul edelim ki; lüks, zenginliÄŸe alâmet ve bir kesim için de kazanca sebep olmaktadır. Ama, rica ederim; hiçbir müspet neticesi olmayan bu iÅŸlerden ne elde edilecektir? Böyle, her yolla, servet arzusu karşısında insanlık ve fazilet ne olacaktır? Ahlâk ve mürüvvetin yerini para ile doldurabilecek miyiz? Evet, para ile her ÅŸey satın alınabilir; ama ahlâk ve fazilet asla..!

Dünyevî zinet, lüks ve debdebe gibi küçük ve mânâsız arzularla alçalmış ruhların büyük ve mukaddes »åüşü²Ô³¦±ðlere yükselmeleri, yüce mefkûreler uÄŸrunda kavga vermeye hazırlanmaları tamamen imkânsızdır. Gayret etseler bile, kırılmış cesaretleri ve felç olmuÅŸ iradeleriyle kat'iyyen bunu baÅŸaramayacaklardır. Böyleleri, hep budalaca pöhpöhlere alıştıklarından, çevrenin mürâice takdir ve alkışları, onlar için mükâfatın en deÄŸerlisi olacaktır.

Böyle bir toplum içinde varlığa erme felâket ve bahtsızlığına uÄŸramış bir fert, içinde yetiÅŸtiÄŸi topluma uyma ve onun mânâsız bir kısım kaide ve prensiplerine riâyet etme yolunda, pek çok iyi ve güzel ÅŸeyleri feda edecektir. Aman Allah'ım! MeÄŸer insanlar, ne budalaca »åüşü²Ô³¦±ðlerle, ne büyük ÅŸeyleri kaybediyor ve nelere katlanabiliyorlarmış..!

Aşırı lüks ve zinetperestlik, insanlardan fazilet ve güzel ahlâkı alıp götürdüğü gibi gerçek sanat anlayışı ve zevk-i selimi de bütün bütün öldürdü. Ve artık günümüzde, güzellik telâkkisi öylesine bayağılaÅŸtı ki; bu anlayışla, ne dâhiyane »åüşü²Ô³¦±ðleri inkişâf ettirip geliÅŸtirme, ne de sanata yeni buutlar kazandırma kat'iyen mümkün olmayacaktır. Hatta aramızda bir kısım fevkalâde istidatlar bulunsa bile, bunlar, zevk ve sanat anlayışından mahrum muasırları tarafından takdir edilmeyecekleri »åüşü²Ô³¦±ðsiyle, çocuksu eserlerle kendilerini küçültecek, müşteri ve alkışçıların seviyesine inecek ve hiçbir zaman inkişâf etme fırsatını bulamayacaklardır.

Evet, böyle bir atmosfer içinde, ne güzellik aşkı, ne gönülde ilhamların coşması, ne de sanatkârlık ruhu kat'iyen gelişemez. Böyle bir anlayış içinde, sanat perişan, sanatkâr bir satıcı, sanatseverler de muhtevadan habersiz, dış yaldız ve kabartmalara hayran bir sürü çocuklardır.

Dış tesir ve baskılarla ruhta köleleÅŸmiÅŸ bugünkü nesiller, dönüp kendi özlerini bulacakları, fıtrat kanunlarına dehâlet edecekleri, varlıklarının toprak ve tohumlarına sahip çıkacakları güne kadar da, bu eziklik ve bu periÅŸaniyet devam edeceÄŸe benzer. Günümüzün, zevksizlik ve derbederliÄŸini görüp düşündükçe, eski devirleri hasretle yâd etmemek elden gelmiyor. Kudret elinin hazırladığı incelerden ince programa göre ve kutsilerin eliyle, tekrar tekrar tabiat kazanında karıştırılıp hallaç edilen pırıl pırıl o fıtrî hayat, rengârenk güzellikleri ve kanaviçe zerafetiyle, uzaklaÅŸtığımız kendi yamaç ve kendi kıyılarımız gibi artık çok gerilerde kaldı...”
― M. Fethullah Gülen, ÇaÄŸ ve Nesil 1-2-3

“Arkada bıraktığı günlere bakıp da piÅŸmanlık duymayacak az insan vardır. Ä°yiler, neden daha mükemmel olmadıklarını düşünerek; kötüler de, iÅŸledikleri fenâlıkların yüz kızartıcı çirkinliklerini görerek hasret ve inkisar içinde iki büklüm olup inleyeceklerdir.

Genç kuÅŸakları ihmâl edip nefsâniliÄŸin karanlık lâbirentlerinde yapayalnız bırakanlar, onların her gün biraz daha azmanlaÅŸmalarına seyirci kalanlar.. kitleleri millî kültür ve millî »åüşü²Ô³¦±ðden mahrum bırakanlar, çekip onları ÅŸehevânilik bataklığında çürütenler.. fenalara ve fenalıklara yahşî çekip gününü gün etmek isteyenler, ü±ô°ì±ðnin dörtbir yanına kozmopolitlik tohumlarını saçarak millî ÅŸuur ve millî mefkûreyi öldürenler.. özünden ve ruh kökünden uzaklaÅŸmayı ma'rifet ve medeniyet sananlar, ilim yuvalarını bu cehennem zakkumunun meÅŸcereliÄŸi1 haline getirenler.. yıllarca can alıcı hasımlarımızı dost bilip onlara dostluk türküleri söyleyenler, göz göre göre bütün deÄŸer hükümlerimizi yerle bir edip halihazırdaki ÅŸu hazîn manzarayı hazırlayanlar.. cismânî ve bedenî hazlarını, her ÅŸeyin önüne geçirip çılgınlık ve hezeyana girenler, bunların hâline imrenip, kelebeklerin kendilerini ateÅŸlere attıkları gibi, gidip gidip levsiyyâta gömülenler.. medeniyet deyip, yenilik deyip çeÅŸit çeÅŸit yabancı »åüşü²Ô³¦±ðye pey-çekenler, olup biten bunca ÅŸey karşısında, bir kerecik olsun, irkilmeyen ve ürpermeyenler.. en alttakiler onların da altındakiler, en üsttekiler onların da üstündekiler, bir gün mutlaka, ettiklerine nâdim olup aÄŸlayacaklardır!.. Ne var ki, o günkü ah u enîn ve çığlıklar hiçbir iÅŸe yaramayacaktır.

ÇeÅŸit çeÅŸit nedâmet »åüşü²Ô³¦±ðlerinin bir sis gibi ortalığı sardığı o gün; keÅŸke, "»åüşü²Ô³¦±ð dünyamla bir çığlık olup her yanı sarsaydım; sarsaydım da bütün ölü gönüllere rûhumun ilhamlarını duyurabilseydim" deyip dövünen ve piÅŸmanlıklar içinde kıvranan çaplı ve çalımlı yüksek himmetlerin nedâmetleri duyulacağı gibi; bütün bir hayat boyu, kayda deÄŸer hiçbir iÅŸ yapamamış, hiçbir fedakârlığa katlanamamış ve koskoca ömür sermâyesini zâyi etmiÅŸ kimselerin de piÅŸmanlıklarla inleyip ÅŸaÅŸkın ÅŸaÅŸkın saÄŸa sola tosladıkları görülecektir.

İhmâllerin birer dev felaket halinde çevreyi sardığı, ekilen cehennem tohumlarının başak bağladığı, dörtbir tarafın kararıp gözlerin döndüğü ve yürekler acısı bu hazîn manzaranın herkesi dağidar edip dize getirdiği o gün, (keşke) diyecekler; keşke, bugünleri dünden görebilsek ve bu felâketleri hazırlayan karanlık ruh ve karanlık çehreleri vaktinde sezebilseydik; sezebilseydik de, bugünkü çâresizliklere ve bu âh u efgâna düşmeseydik..!

KeÅŸke, aldatıcı ruh ve mürüvvet bilmeyen bir kısım simalarla aramızda, aşılmaz daÄŸlar bulunsaydı da hicrânı bir dert, dostluÄŸu bin hasret, vefasız bir gürûh arkasına düşüp ömrümüzü zâyi etmeseydik..! KeÅŸke, saÄŸduyulu, saÄŸ »åüşü²Ô³¦±ðli aydınlık yolun muhasebe insanları arasında yerimizi alabilseydik de hesapsızlığın baÄŸrında geliÅŸen bugünkü anaforlara kapılıp gitmeseydik..! KeÅŸke ilimlerle dimaÄŸlarımızı, inanç hakikatlarıyla da gönüllerimizi aydınlatarak Yüce Yaratıcı ve O'nun ÅŸaÅŸmaz ÅŸanlı elçisi Ufuk Ä°nsan'ın akyoluna baÄŸlılığımızı koruyabilseydik de ruhlarımızı saran ÅŸu binbir hezeyân, gönüllerimizi dolduran ÅŸu içiçe gurbet ve yalnızlıkları görüp hissetmeseydik..!

Keşke, ibret dolu sayfalarıyla maziyi yâda getirip, onun aldatmayan ve aydınlatıcı derslerinden alacağımız feyizlerle, geçmişimize yaraşır bir parlak gelecek hazırlamaya muvaffak olabilseydik..!

Evet, bugünkü her piÅŸmanlık; dünkü ihmâl, dünkü gaflet ve dünkü umursamazlığın acı birer meyvesi olarak karşımıza çıktı. Yarınlar da, acı-tatlı her türlü semeresiyle bugünün baÄŸrında geliÅŸip hazırlanmaktadır. Bu itibarladır ki, çok yakın bir gelecekte, milletçe ya (keÅŸke keÅŸke)lerle kadere taÅŸlar yaÄŸdırıp geçmiÅŸi hasretle anacağız, yahut, onu ve kahramanlarını hayırla yâd edip talihimize tebessüm edeceÄŸiz...”
― M. Fethullah Gülen, ÇaÄŸ ve Nesil 1-2-3